Annemin bakımı sebebiyle, anne babamızın yanında, ablalarımla birlikteydik...3 kız kardeş hiç bu kadar uzun baş başa kalmamıştık... gelmişten geçmişten, hayatın sürprizlerinden, kader, şans, ukdelerimiz vs geceli gündüzlü konuştuk da konuştuk... Son günün son çayını içerken, hayatımızla ilgili aldığımız son karar...''Lafla peynir gemisi yürümüyor, iyi kötü geçmiş geçmişte kaldı, bugün hayatımız için ne yapabiliriz.. Elimizdeki imkanları ve zamanı en iyi şekilde nasıl kullanabiliriz...Gözümüzün önüne bakarak, hayat yoluna en iyi şekilde devam''... diyerek ayrıldık baba ocağından....
Yolda kararlar aldım kendimce... Her şeyden önce günü kurtaran değil net olmam gerektiğini yazdım kafama... Açık ve net karar almamın önündeki zihin kargaşasından, temizlemeliydim kendimi...En önemli sorunum olan kalp kırılmasın, gönül yıkılmasın, tadımız kaçmasın durumsalını artık tamamen bitirmeliydim...Benim yakınımdaki herkes kral addediyordu kendini, bendeki sınırsız toleransı fark ettiğinde...Bahçedeki yabani otları yolamayan bahçıvan gibiydim, Hiç bir konuda ''aman kimsecikler yorulmasın, sıkılmasın'' diye yardım isteyemeyen gönüllü hamal... Kendi elimle taçlandırdıklarımı bir daha yerlerine döndüremiyordum.. Canımı acıtan bu durum örnekleriyle yol boyu zihnen çatıştım durdum... En sonunda yorgun düştüm...Ağzımı açacak hatta otobüsten indiğimde taksiye, dolmuşa binip beni evime götür diyecek enerjim bile kalmadı... ilk kez eşime ''eğer müsaitsen 20 dakikaya kadar ineceğim otogara gel beni al'' yazabildim sadece..
Eşimi otobüsten indiğimde beni bekler buldum, gülümsedim, hiç konuşmadan eve geldik...Epeyce bir dinlenmenin ardından temizlikçiyi aradım, ertesi gün mutfağı tepeden tırnağa temizlettim demek isterdim aslında, yarısını yapabildiğini görünce hayal kırıklığı yaşadım...İkinci gün tekrar gelmesini istedim, yine geldi, fakat nafile... Bir ara elindeki oyalandığını düşündüğüm bezi çekip almak bile geçti içimden... fakat sakin, derin nefes almayı salık verdim kendime, eğer gönül yıkarsam üzülen ben olacağım...Keşke bir temizlik şirketinden 3-4 eleman çağırsaydım her yeri 1 günde bitirirlerdi...Nihayet saati dolup ta gidince, nezaketimden çekip alamadığım o bezi elime aldım tamamlayamadığı yerleri bir hışımla silmeye, süpürmeye, düzenlemeye başladım... Hani net olacaktım ben... yook... ben...yine aynı ben.... Kadıncağız emek verdi yetiştiremedi deyip incitmedim.. fakat kendi kendime söylenerek öyle bir giriştim ki işe... Prizler, kablolar, eskimiş kirler, kapı üstleri, kıyı köşe ovdukça ovdum...Söylendikçe ovdum, ovdukça da rahatladığımı hissettim...Özellikle kıyı köşe , eski lekelerle birlikte zihnime yerleşen kirli düşünceleri de ovuyordum...
Eşim çocuklarım eve gelince ortalığı temiz görmek isteyeceklerdi elbet, iki gündür temizlikçi alıyordum ya, onları huzurlu bir ortama buyur etmeliydim. Ortalığı alelacele toparlayıp bizimkilerin keyfini kaçırmadan, güne kaldığı yerden devam ettim...
Ertesi gün ve ertesi günler elimde mikrofiber bez ve temizlik malzemeleri ile 2-3 saat tüm evi sil baştan temizlemeye devam eder oldum...Ellerim uyuştu, parmaklarım şişti fakat enteresandır... Huzur dolu hoş bir yorgunluk ile geceleri erken yatmaya, hiç kimseye ve sinir bozucu düşüncelere takılmamaya başladım...Zihnim hafif...gönlüm rahat...Yani terapi gibi geldi temizlik....
Arada bir temizlik hastası kadınlar geliyor aklıma... Belki onlarda mecburiyet, bir kaçış veya zihinsel arınma yöntemi olarak seçmişlerdir kendilerine temizliği diyorum veya zorunlu görevlerinin rahatlama vesilesi olduğunu fark etmişlerdir zamanla benim gibi...