KAYBOLUŞ
YAZAN:OĞUZ BATIN
Safari Başlıyor
Afrika güneşi, sabahın ilk ışıklarıyla geniş savanayı altın rengine
boyuyordu. Dört genç — iki kız ve iki erkek — üniversitenin yaz tatilinde,
hayallerini süsleyen safari turuna çıkmışlardı.
Emel ve Ezgi, doğa fotoğrafçılığı kulübünün aktif üyeleriydi. Yanlarında
çocukluk arkadaşları Kenan ve Mehdi vardı. Safari aracıyla ilerlerken
rehberleri, “Aslan bölgesine yaklaşıyoruz” dediğinde, herkes heyecanla
kameralarına sarıldı.
Birden, motor boğuk bir ses çıkarıp durdu. Rehber, “Merak etmeyin, ufak bir arıza” dedi ama aracın tekrar çalışmadığını görünce yüzü gerildi. O sırada ufuktan kara bulutlar gibi gelen toz fırtınası belirdi. Rüzgâr uğuldarken, gençler ve rehber apar topar araçtan inip yakınlardaki ağaçlık alana sığındılar.
Fırtına geçtikten sonra her şey değişmişti. Araç kaybolmuş, rehber de bir anda ortada yoktu. GPS cihazları çalışmıyor, cep telefonları çekmiyordu. Ezgi titrek bir sesle, “Sanırım kaybolduk…” dedi.
Kabile Topraklarında
Ormanda saatlerce yürüdüler. Açlık, susuzluk ve güneşin kavurucu sıcaklığı
üzerlerine yük gibi bindi. Mehdi önde gidip ağaçlara çentikler atarak yollarını
işaretliyordu.
Gün batarken, uzaktan davul sesleri gelmeye başladı. Sesin geldiği yöne
yürüyünce, devasa bir ateşin etrafında dans eden, mızraklı ve renkli boyalarla
süslenmiş insanlar gördüler.
Bir anda etrafları sarıldı. Kabile üyeleri, konuşmalarını anlamadıkları bir
dilde bağırarak gençleri ortaya çekti. Kenan direnmeye çalışsa da mızraklar onu
susturdu.
Kabile reisi, üzeri tüylerle kaplı uzun bir pelerin giymiş yaşlı bir adamdı.
Gözlerini kısarak gençleri süzdü. El işaretleriyle, onları büyük bir kulübeye
götürmelerini emretti.
O kulübede, saman yataklar, hayvan derileri ve egzotik kokular vardı. Emel fısıldadı: “Buradan nasıl çıkacağız?” Kenan, “Önce güvenlerini kazanmalıyız” dedi.
İlkel Hayata Uyum
Günler geçti. Gençler, kabile yaşamına uyum sağlamaya çalıştı. Su taşımayı,
ateş yakmayı, avladıkları hayvanın etini paylaşmayı öğrendiler.
Ezgi, kabile kadınlarından boncuk işlemeyi öğrendi; Kenan ise genç savaşçılarla
birlikte ok atma yarışlarına katıldı.
Ama en zor şey, iletişim eksikliğiydi. Mehdi, jest ve mimiklerle anlatmaya
çalıştıkları her şeyi yanlış anlaşılınca komik ama tehlikeli durumlar yaşandı.
Bir gece, kabile meydanında şenlik yapılıyordu. Davullar çalıyor, ateş ışığında
dans ediliyordu. O sırada kulübeden çıkan Emel, uzaklarda bir siluet gördü.
Bembeyaz kıyafetli, elinde kamera taşıyan bir kadın…
İnternet Fenomeni
Kadına yaklaştıklarında, “Siz Türk müsünüz?” diyen bir ses duyunca donup kaldılar. Kadın gülümsedi: “Ben Selin. Bir seyahat vlogger’ıyım. Bu kabileyle belgesel çekimi yapıyorum.”
Selin, dünyada milyonlarca takipçisi olan ünlü bir internet fenomeniydi.
Aylar önce kabileye gelmiş, güvenlerini kazanmıştı. Onu görünce gençler umutla
doldu.
Durumu anlattıklarında Selin, “Buradan çıkmak kolay değil, ama bir planım var”
dedi.
Ertesi gün, Selin’in çekim ekibi kabileye yardım malzemeleri getirdiğinde, gençler de onlara katıldı. Kamera çantalarının arasında gizlice modern telsiz ve uydu telefonları vardı.
Kurtuluş
Selin, kabile reisinden izin alarak gençleri “çekim için” ormana götürdü.
Aslında ekibin aracı yakınlardaki bir güvenli bölgedeydi. Yürüyerek saatlerce
ilerlediler ve nihayet modern bir arazi aracına ulaştılar.
Yolda uydu telefonuyla Kenya’daki Türk Konsolosluğu’na haber verildi.
Birkaç gün sonra, dört genç Türkiye’ye döndü. Havalimanında ailelerine
sarıldıklarında, gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Emel, “Teknolojinin değerini, onu kaybedince anladık” dedi. Kenan ise gülerek,
“Ama kabile yemeklerini de özleyeceğim” diye ekledi.
Selin, hikâyelerini YouTube kanalında “Afrika’da Kaybolan 4 Türk Gencin
Macerası” adıyla yayınladı ve milyonlar izledi.
Gençler, o korku dolu günleri unutmayacaklarını biliyorlardı.
Kayboluş, hayatlarının en büyük macerası olarak hafızalarına kazınmıştı.