UNUTULUŞ

YAZAN:OĞUZ BATIN

 

Bertuğ, Varol, Özden ve Tilbe, üniversitede tanışmış, sinemaya gönül vermiş dört yakın arkadaştı. Yirmili yaşlarının başındaydılar ama içlerinde sanki onlarca filmin yükünü taşıyan bir tutku vardı.
Okulun kısa film kulübünde tanışmış, haftalarca birlikte film izleyip sahne sahne tartışmışlardı. Bir gün Bertuğ, “Arkadaşlar… Korku türünde bir kısa film çekelim. Hem festival hem de sosyal medyada ses getiririz” deyince, herkesin gözleri parlamıştı.
Tilbe, titizliğiyle meşhurdu. Senaryo yazımından çekim planına kadar her şeyi takvime bağladı. Özden, makyaj ve set tasarımını üstlendi. Varol ise mekân araştırma ve kamera işlerinde en iyisiydi. Bertuğ yönetmenliği üstlenmişti.
Filmin adı çoktan belliydi: “Unutuluş”.

Çekimlerin ilk günleri keyifli geçmişti. Birkaç sahne terk edilmiş bir çiftlik evinde çekilmiş, yağmurlu hava atmosfere ayrı bir korku dokusu katmıştı.
Tilbe, bir sonraki sahnenin en kritik kısım olduğunu söylüyordu: “Soğuk hava deposu sahnesi. Oyuncu kapalı yerdeyken nefesinden buhar çıkacak, o anki panik gerçekçi olacak.”
Varol, mekân araştırmasına koyuldu. Şehrin dışında, terk edilmiş bir gıda fabrikasında yıllardır kullanılmayan bir soğuk hava deposu buldu. Kapı paslanmıştı ama içerisi hâlâ buz gibi soğuktu.
Tilbe defterine not aldı: ‘Depo sahnesi – 2 gün sonra – ekipman: El feneri, kamera, ses kayıt cihazı’.
Varol ertesi gün mekânı temizlemeye gittiğinde, kimse farkında değildi ki onu bekleyen asıl sahne gerçek olacaktı.

O gün ekip ayrı ayrı işlerle uğraşıyordu. Bertuğ evde kurgu için deneme yapıyor, Özden kan efekti boyalarıyla uğraşıyordu. Tilbe ise senaryonun son diyaloglarını düzeltiyordu.
Varol, fabrikaya tek başına gitti. Depoya adım attığında, paslı raflar ve duvarlardaki buz tabakası ürperticiydi. El fenerinin ışığı nemli havada buğulanıyordu.
Mekânın her köşesini inceledi, kamerayı nereye koyabileceklerini düşündü. Tam çıkmaya hazırlanırken, ağır metal kapı bir gıcırtıyla kapandı. Ardından, paslı kilit kendi ağırlığıyla yuvasına düştü.
Varol önce gülümsedi, “Yok artık, film gibi…” dedi. Ama dakikalar geçip de kapı açılmayınca, soğuk iliklerine işlemeye başladı. Telefonunu çıkardı, sinyal yoktu.
Depoda yalnızdı. Saatler ilerledikçe nefesi hızlandı, parmakları uyuşmaya başladı.

Tilbe, akşam üstü aradığı halde Varol’dan haber alamayınca içi huzursuz oldu. Normalde her şeyi haber veren Varol’dan ses çıkmaması alışılmadık bir durumdu.
“Bir terslik var” diye mırıldandı. Bertuğ ve Özden’i aradı, kimse Varol’u görmemişti. Tilbe kararını verdi: arabaya atladı ve fabrikanın yolunu tuttu.
Soğuk hava deposunun önüne vardığında hava kararmış, rüzgar uğultulu esmeye başlamıştı. El fenerini açtı, kapıya yaklaşırken içeriden zayıf bir ses duydu: “Tilbe!..”
Kalbi hızlandı. Kilit pasla kaplanmıştı, anahtar yoktu. Çantasından küçük bir tornavida çıkardı ama işe yaramadı. Çaresizlik içinde etrafa bakındı, yerde bir demir çubuk buldu. Tüm gücüyle kilidi zorladı, paslı metal sonunda kırıldı.
Kapıyı açtığında, Varol yere oturmuş titriyordu. Dudakları morarmış, nefesi buhar gibi çıkıyordu. Tilbe hemen montunu çıkarıp onun omuzlarına sardı.

Varol güçlükle gülümsedi: “Filmi unuttum… ama seni unutmayacağım.” dedi. Tilbe gözlerini devirdi ama içten içe gülümsedi. “Senaryoya sadık kalmak güzel ama canını riske atma.”
Onu yavaşça ayağa kaldırdı, birlikte fabrikanın dışına çıktılar. Soğuk hava yerini karanlık ama daha güvenli bir atmosfere bırakmıştı.
Bertuğ ve Özden kısa süre sonra olay yerine geldi. Bertuğ, “Bunu senaryoya ekleyelim” dedi, “Gerçekten yaşanmış bir gerilim sahnesi.”
O an Tilbe, “Unutuluş”un sadece bir film değil, aralarındaki dostluğun da bir sınavı olduğunu fark etti.
O gece herkes evine dönerken, Varol camdan dışarıya bakıp şunu düşündü: Bazen en korkutucu sahneler kameraya çekilmeyenlerdir.

 

( Unutuluş başlıklı yazı Oğuz batın tarafından 14.08.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu