
BEREHNE-İ FERASET
Geçmişten getirdiğimiz
tecrübelerimizin, duygusal zekâmızın, meziyetlerimizin, zaaflarımızın ve
alınganlıklarımıza eşlik eden korkularımızın meydana getirdiği karmaşık ve bize
ait bir kodla maruz kaldığımız şeyleri zihnimizde şekillendirmeye çalışırız. Bazen
bunu fazla abartıp bir atmacanın tarlakuşuna saldırması gibi yırtıcı ve
yaralayıcı bir hale de dönüştürebiliriz..
İradi suskunluk; besleyici,
şifadar, derinlikli, sahici ve anlamlı ilişkiler kurmaya yardımcı olur.
Evrendeki akışı tefekkür edemeyen biri için her saat sanıyorum ki boşa
geçirilen tasalar zincirinden başka bir şey olamaz. Öznenin mafsallarından bir
bir parçalanışını ve bireyselliklerin birbirine karışmasını idrak edebilen biri
o yalın hakikatin emniyetinde yürüyor demektir. Bakmaya niyetlenilen her şey,
görülebilen ve ardına ışık tutulabilen şey olmayabilir. Rab, görünmeyen
şeylerin ve aşikarın da ötesine vasıl olmak için gerekli donanım ve melekelerle
insanı, yeryüzündeki usturlabını süslemiştir..
Feraset azzığı ve hükmeden bir
teslimiyetle, aşılması imkânsız gönül kayalıklarını yumuşacık dokulu bir sahile
ufalayabilir insan. Gücünü güçsüzlüğünün içinde bulup, yorum yapmaktan,
kibirden ve mühlik kıskançlığından sıyrılıp, ilahi seyrin mükemmelliğinde
huşuya dalabilir..
Teşrinievvel, ardıç ağacının
kokusunu boyun kıvrımlarına üflediğinde, yağmur kokan kuşlar havalanır, tüm
alışılmışlık ve sıradanlığın keyfe kederinden. Şiir eker ve şiir gibi
bakabilirse insan, bastığı ve bakışının yetiştiği her toprak şükufezar, yüreğinin
yankılanabildiği her mabet Kabe-i Muazzama olur..
Allah Resûlü (sav): “Müminin
ferasetinden sakının. Çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar.”
Lev Tolstoy: “ Bir insanın kim
olduğunu anlaması için önce, birbirini anlamayan, kendisi gibi insanlardan
oluşan bütün o gizemli insanlığı anlaması gerekmektedir.”
Mavi Yıldırım