Kendini avutmak için pek çok insan gibi yaşamında acı çeken insanları düşündü, kaçırılan, acı çeken, tecavüze uğrayan, kaçırılıp aylarca işkence çektirilip kilitli tutulan ve yaşama tutunmaya çalışan insanları fakat sonra iptal etti bu duyguların tamamını. Çünkü yaşam bu değildi. Harika yaşamlarda vardı. İçinde sevgi barındıran. İçinde saygı barındıran. İçinde huzur ve mutluluk bulunduran. Parası olan ve bu parayı güzel amaçlar için kullanan insanlar.
Sonra yanında olmak istediği adamın fotoğrafına baktı. Evet ondan ürküyordu, korkuyordu, karanlığına hapsolmaktan, karşısına geçip acımasız dişlerinin etini koparırcasına tenine geçirip bir parça koparıp sonra da dişlerini bir kürdan yardımı ile karıştırıp o pis adamların kahkasını işitmekten, sonra ona yapabileceklerinden ürküyordu. Fakat o tüm bunları ona zarar vermek isteyen insanlar için gözünü kırpmadan yapabileceğini biliyordu. O ona zarar vermek aklından dahi geçirmezdi. Dağlanmış kalbinin, buz tutmuş kayaları arasından geçip, zorlu şelalesinin zorlu taşlarından kayıp düşmeden geçip mağarasına yani inine ulaşabilirse, orada sakladığı kendini bulup taşlaşan kalbini hafif bir neşter yardımı ufak bir kesi atıp içerisine kendi kalbinden minicik bir sevgi kırıntısı koyabilirse eğer biliyordu ki bu sevgi parçacığı onun taşa dönmüş, buz kütlesi kalbini ısıtacak ve ona sonsuz sevgisini, sonsuz merhametli sıcak kollarını boynuna saracak ve onunla muhteşem ötesi bir yaşam sürmeye başlayacaktı. Fakat bu yol onu pek çok mertebeden geçiriyordu. Kaplanlar, sırtlanlar, fareler, korkutan içi puslu siyah dumanlı ormanlar ve de içinde barındırdığı karanlık dünyanın karanlık insanları. Oysa hayat sakindi ve elindeki fotoğrafta öyleydi. Gözleri derin ve anlamlıydı. İçinde kendininkine benzeyen kırılmalar ve vitraylar vardı. Yağmurlu havada güzel bir yürüyüş gibisi yoktur bu vitraylar arasında. Yüzündeki o ifade keşfedilmeyi bekleyen masum bir çocuğun gülüşü gibi şaşkınlık ve teslimiyet barındırıyordu. Hüzünlü bir varış noktasından ziyade sakin, dingin, ışık saçan bir yolculuk gibiydi masum gözleri. Güçlü, Onurlu, Saygın bir duruş sergiliyordu. Adeta ellerinden tutsa öpmelere doyamayacağı bu kadından beklentileri olması yerine tam tersi beklentisiz bir Yaşamın vereceği eşsiz anlar saklıydı. Kendi zihnine kurmuş olduğu hapishanesinden küçük bir kaçış yapabilseydi eğer reşit olan bir erkeğin yeni bekaretini kaybedişi gibi kendini kaybedip o soluksuz aşka ulaşmaktan korkmasaydı eğer, "yumurtanın kabuğu kırıldıktan sonra dünya çift yumurta sarısı gibimiydi" sorusunu sormak gibiydi aşka ulaşmak, sonsuz bilgiye ulaşamamanın acısı içerisinde teslim olmaya korkan, ürken, çekinen hırsları yok olan, naif bir insan haline gelmek kolay değildi elbet. Zırhlarını indirmek kolay değildi elbet. Kadının onu diş matkabıyla tehdit ederek kilotlu çorabını çıkarıp karşısında destursuzca kalmasını ve ona destursuzca girmeyi yeğlerdi elbette ki fakat o yılmıştı bu tarz ilişkilerden, bağnaz kendinden durmadan alıp götüren sömüren insanlardan. O artık naif ve kibar ve yumuşak bir şey istiyordu sevgi kırıntısı gibi bir şey işte. Kadının dağlarını tırmanıp, kayaçlarından kayıp düşmeden ona doğru, şelalenin ortasından geçen mağaranın içine girmesine oradan kalbinin saklı olduğu alana gelip matkap değilde neşterini çıkarıp kayaya ufak bir kesik atıp sevgi koymasına izin verebilir miydi? Kuşlar cıvıldadı o anda içi cız etti. Hiç tanımadığı bu insana doğru neden Evren çekiyordu ki! Onda ne vardı. Çekim kuvveti neden çok fazla güçlüydü. Yapmayacağı şeyleri neden yaptırıyordu ona. Nereden geliyordu bu cahil, kendini bilmez, aptal, salak insanların destursuz cesareti. Ahhh bilmiyordu
Gecelerini kabusa çeviren, hayatını alt üst eden bu şeyi anlamıyordu. Sanırım küçük bir hesap hatası yapmıştı ve bu tüm hayatını altını üstüne getirmiş yaşamı sorgulamasını sağlamış ve sonunda Yaşamını sil baştan yazmaya başlamasına neden olmuştu. Peki ya şimdi ne olacaktı? Nasıl bir yol izleyecekti?
Zaten bundan yıllar önce aynı yolu izlemiş ve yıllarca sabrettikten sonra büyük bir yıkıma uğramamışmıydı? Şimdi ne için bu kadar yeniden çaba sarf edip, aynı kayaları aşıp, yılanlı yollardan geçip, pis fare lağımları içinden geçip kokuşmuş şehrin kokuşmuş kıyılarında yeniden neden yüzecek, neden gürül gürül Çağlayan şelalesinden düşme tehlikelerini yaşayıp kayaçlarında dizlerinin neden parçalanmasını izleyip elinden bir tutup kaldıran olmayacağını bile bile neden çağlarcasına sevgisini sonsuzluğa sunacaktı ki! İşte şimdi vazgeçiş sonsuzca başlıyordu. Vazgeçişlerin en bedbaht olanını yaşıyor. Kendine yakışmayanı. Gurursuz, onursuz, Saygın olmayan bir yaşam sürmektense kendi eteklerinde yetiştirdiği otları biçip, çiçeklerini yetiştirip güneşin o eşsiz ahenkli geçişlerini geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirisini izlemeyi bu geçişler esnasında gökyüzünün halden hale, evreden evreye, şekilden şekile geçişini izlemeyi tercih etmeye karar verdi.
Bugün günlerden Kasım idi. Aşkların en haşmetle gönülden gönüle aktığı, ağaçların yapraklarını sevgiyle canı yansa da bir gün yeşereceğini düşünerek seve seve yolcu edişini, sessiz sakin akan nehirlerin kıyısında pırıldayan güne merhaba diyerek anıların zihninden geçişini izleyecek ve rüzgarın tatlı tatlı burnunu titreterek kalbinin üşüyen tarafını saracak ve bir gökyüzü gibi sarmalayarak beyaz bulutları ile en nadide hülyalara yeniden dalışlarını izleyip, denizlerin en derin olanında sakinleşmeyi, durulmayı, duruldukça ne çok güzel yaş aldığını saçlarının yıldız tortusunda hafif buğulanan göz kenarlarında ki yaşların geçişini izleyecek, kuşlara yem atıp kanat çırpışlarından çıkan o eşsiz sesi dinleyip, birbirlerine değmeden yan yana uçuşlarını ve tam çarpışacakları anda kalkanlarının onları nasılda sakinlikle bir mıknatısın ters kutbu gibi ittiklerini tatlı bir tebessüm ile izleyecek, müziklerin en eşsiz olanının kulağına yeniden o eşsiz an ile değişini dinleyecekti, gözlerini her kapadığı ve her açtığında.
(
Yurtsuz Kadın başlıklı yazı
nurcan-dogru tarafından
1.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.