Beyin Fırtınası-1-

Bir akşam yürüyüşü sırasında iki araç çarpıştı. Sürücüler
baygın, etrafta kimse yok. Yardım etmek istiyorsun ama yanlış bir müdahale daha
çok zarar verebilir. Bilginin yetersizliği seni eylemsizliğe sürüklüyor. Bu
durum aşağıdaki cevaplarla var mısınız beyin fırtınasına? Hangi cevap görüşüyle en çok örtüşür?
CEVAPLAR
A) Belki yardım etmeliyim… Ama ya yardım sandığım şey aslında
zarar veriyorsa? Belki hiçbir şey kesin değildir. Belki bu kaza bile bir
yanılsamadır. En iyisi bir ağaca yaslanıp düşünmek.
B) Yardım etmek bir görevdir. Baygın da olsa, yanlış da olsa,
yardım etmek evrensel bir yasa olmalı. Ama ya yardımım zarar verirse? O zaman
evrensel yasa ne olur? Ambulans gelene kadar az düşüneyim
C) Durumu analiz ettim. Yardım edince sonuçlar daha iyi
olabilir. Ama elimde yeterli veri yok. Belki bir anket yapmalıydım. Belki bir
deney. Belki bir kahve içip düşünmeliyim
D) Yardım edersem başım belaya girer. Belki beni suçlarlar.
Belki pantolonum kirlenir. En iyisi uzak durmak. Zaten herkes kendi çıkarını
düşünür. Ben de öyle yapıyorum. Bir selfie çekip uzaklaşıyorum
E) “Yardım edince mutlu olabilirim ama ya zarar verirsem? O
zaman acı çekerim. Peki ya yardım etmezsem ve vicdan azabı duyarsam? Hangi
eylem en çok haz getirir? Belki yardım eder gibi yapıp kaçmak en iyisi
F) Başlarım bu safsatalara,” dedim içimden. Çünkü yardım
etmek gerekiyordu. Elimden ne geliyorsa yapmalıydım. Ambulansı aradım, trafiği
uyardım. Vicdanım, felsefeden önce konuştu. O an doğru olan tek şey, bir
insanın başka bir insana el uzatmasıydı.
G) Ayten, balkonda otururken öyle dalgındı ki, yarınki
kokteyle katılırken giyeceği elbisenin düşüncesine öylesine gömülmüştü ki
kazayı duymamıştı. Vadinin dibinde oturmuş, yalnızca bu dünyada kendisi varmış
gibi, hayallerin zirvesinde, o puslu derinlikte kendini ve dünyasını
kaybetmişti. Yarın giyeceği elbisenin derdine düşmüştü sadece.
H) “Yardım etmeliyim ama önce şu tabelayı inceleyeyim… Kırmızı
yanıyor, durmalıyım… Ama yeşil yanarsa yardım edebilirim… Ama o zaman da
karşıdan gelenin hakkı olur…” derken, göz göze geldiği trafik lambasına
tutuldu.
I) “Şimdi bu yardımın bana ve topluma sağlayacağı toplam
faydayı hesaplamam lazım,” dedi. Bir elinde kalem, diğerinde cetvel. Yaralının
nabzı düşerken o hâlâ fayda-maliyet analizi yapıyordu. Sonuç: Yardım etmek kârlıydı
ama biraz geç kalmıştı.
İ) Gördüğüm şey gerçek mi? Belki bir rüya. Belki ben bile
yokum. Belki bu asfalt, aslında bir metafor.” Gözlerini kapattı, yere oturdu.
Yanından geçen ambulansı da sorguladı: “Gerçek mi, sadece bir ses mi?” Yardım
etmedi ama derin düşündü.
J). Bu çarpışma, karşıtların kaçınılmaz buluşmasıdır. Şimdi
sentez zamanı.” Yardım etmek yerine, kazayı tarihsel bir zorunluluk olarak
gördü. “Her şey olması gerektiği gibi,” dedi. Yaralılar baygındı, ama o tarihle
barışıktı.
K) Yaralılardan biri kadındı. Etrafındaki herkes onun adına
karar veriyordu. “Bir dakika,” dedi, “onun ne istediğini sordunuz mu?” Yardım
etti, ama önce kadının sesini duyurdu. Çünkü bazen yardım, sadece pansuman
değil, görünür kılmaktır.
Bir Başka Anlatımla
L) Leman, odasında
pizzayı ve lahmacunu mideye indirirken, kimse görmesin telaşındaydı. Kazayı
görecek gözü yoktu. Yediklerini kimse görmezse, kesin olan başlangıç doğrusuna
ulaşabileceğini düşünüyordu. Yani, hiç yememiş olduğunu doğru olduğunu açık ve
seçik bir biçimde kanıtlayabilecekti. Görünmezse yedikleri, bilinmeyen hiçbir
şeyi doğru kabul etmemek adına, yememiş sayılacaktı. Ah yedikleri yüzünden,
elbiselerin hiç biri gelmiyor kendisine ”tığ gibiyim” neden elbiseler olmuyor. Terzinin,
bunda kabahati ver diye düşünüyordu.