Birinin Yeri Boş Kalır

Birinin yeri boş kalır, sandalyede izi,
fincanda buğusu,
kapı aralığında sesi kalır.
Gitmiştir ama tam gitmemiştir.
Bir yanı hâlâ buradadır,
bir yanı çoktan unutulmuştur belki.
Birinin yeri boş kalır,
ve kimse oturmaz oraya.
Otursa da ısınmaz sandalye,
çay soğur,
sohbet eksik kalır.
Çünkü bazı yokluklar varlıktan daha kalabalıktır.
Birinin yeri boş kalır,
ve sen her sabah o boşluğa bakarsın.
Bir şey demeden, bir şey beklemeden.
Sadece bakarsın.
Çünkü bakmak,
bazen sevmekten geriye kalan tek şeydir.
Birinin yeri boş kalır,
ve sen hâlâ onun için yer açarsın sofrada.
Bir tabak fazla koyarsın, bir dilim ekmeği bölmezsin.
Çünkü umut, bazen alışkanlığa benzer.
Ve alışkanlık, bazen kalpten çıkmaz.
Birinin yeri boş kalır, ama sen dolarsın.
Gözlerinle, suskunluğunla,
ve o hiç söylenmemiş cümlelerle.
Çünkü bazı vedalar hiç bitmeyen bir merhabadır aslında.
Birinin yeri boş kalır,
ve o boşluk zamanla büyür.
Önce sandalyede başlar,
sonra sofrada, sonra seslerde.
En sonunda, içimizde yer tutar.
Birinin yeri boş kalır,
ve biz hâlâ onun için yer açarız.
Bir çatal fazla koyarız,
bir yastığı düzeltiriz,
bir kapıyı açık bırakırız,
sanki gelecekmiş gibi.
Birinin yeri boş kalır,
ve biz o boşluğu doldurmaya çalışmayız.
Çünkü biliriz: Bazı boşluklar özeldir.
Bazı eksiklikler, varlığın en derin izidir.
Birinin yeri boş kalır,
ve biz onunla konuşuruz hâlâ.
Sessizce.
İçimizden.
Bir çiçeğe su verirken,
bir perdeyi aralarken, bir rüyadan uyanırken.
Birinin yeri boş kalır,
ama o boşlukta bir şey büyür
Anı mı, özlem mi, yoksa biz mi?
Bilemeyiz.
Ama bildiğimiz tek şey şudur:
O boşluk, artık bizimle yaşar.
Birinin yeri boş kalır,
sandalyede izi,
yastıkta kokusu,
bir çay bardağında unutulmuş suskunluğu.
Birinin yeri boş kalır,
ve biz hâlâ onun için yer açarız,
bir tabak fazla koyarız, bir kapıyı açık bırakırız, sanki gelecekmiş gibi.
Birinin yeri boş kalır,
ama o boşluk zamanla büyür, önce evin içinde, sonra kalbin kıyısında.
Birinin yeri boş kalır,
ve biz onunla hâlâ konuşuruz,
sessizce, içimizden, bir perdeyi aralarken, bir rüyadan uyanırken.
Mehmet Aluç