Bir sessizlik büyüyor içimde
ne bir kuş sesi var
ne de bir insan nefesi
sanki dünya benden habersiz dönüyor
ben de kendimden habersiz bir gölgeyim
Aynalar bile yüzüme bakmıyor artık
gözlerimden geçenleri görmeye cesareti yok kimsenin
bir zamanlar kalabalıktım
şimdi ismimi unutan rüzgârın dilindeyim
Bir gülüş arıyorum
belki bir bakış
belki de sadece buradayım diyen bir ses
ama duvarlar sağır
kapılar suskun
ve ben en çok kendi sesimden yoruldum
İçimde bir şehir yıkıldı sessizce
ışıkları söndü sokakları boşaldı
kalbim terk edilmiş bir istasyon gibi
her tren geçiyor da
hiçbiri durmuyor
Yalnızlık bazen bir ayna oluyor
kendime baktıkça daha çok eksiliyorum
her nefes biraz daha uzaklaştırıyor beni hayattan
bir adım daha geriye
bir adım daha içime çekiliyorum
Belki de yalnızlık
bir kayboluş değil
kendini bulma sancısıdır
ama bazen öyle derin batıyor ki içime
kendi sesimi bile duyamıyorum
Bir gün biri gelir belki
gözleriyle dokunur sessizliğime
ve ben yeniden hatırlarım
yalnızlık da bir insandır aslında
beni ben yapan
beni bana anlatan
Ama o güne kadar
susacağım
çünkü bazen en ağır kelime
söylenmeyen kelimedir
ve ben
susarak anlatacağım içimdeki yalnızlığı
— İsmail Gökkuş