İçimde anlatamadığım bir sessizlik var
göğsümde ağır bir taş gibi duruyor
herkes konuşuyor ben susuyorum
çünkü kelimeler artık kalbime sığmıyor
Bir kalabalığın ortasında bile yalnızım
yüzler var sesler var ama hiçbiri bana dokunmuyor
her bakıştan biraz uzak her gülüşten biraz eksik kalıyorum
bir tebessüm geçiyor yanımdan ben orada bile üşüyorum
Bazen bir cam kenarında oturuyorum
dışarıda hayat akıyor ben içeride donuyorum
ışıklar yanıyor insanlar geçiyor
ama ben hep aynı yerdeyim
kendimle baş başa bir odada
duvarları hatıralarla örülü
ve kapısı dış dünyaya kapalı
Yalnızlık önce korkutur insanı
sonra onunla yaşamayı öğretir
sessizliğin içinde kendi sesini duymayı
kimsenin anlamadığı yanlarını sevmeyi
ve kimseye anlatmadan güçlü kalmayı
Artık biliyorum
yalnızlık bazen kaybolmak değil
kendini bulmakmış
herkesin gittiği bir anda
insanın hâlâ kendine dönebilmesiymiş
Ben bu sessizliği sevmeyi öğrendim
çünkü o bana en gerçek hâlimi gösterdi
maskesiz beklentisiz sade bir ben
artık kalabalıklarda değil kendi içimdeyim
ve bu kez orada huzur buluyorum
İçimdeki yalnızlık benim dostum oldu
konuşmadan anlayan sormadan dinleyen
gitmeyen kırmadan duran
bazen bir gölge gibi bazen bir nefes gibi
her an yanımda ama asla ağırlık yapmadan
Ve ben
artık ondan kaçmıyorum
çünkü biliyorum
bazı sessizlikler dua kadar temizdir
ve bazı yalnızlıklar insana yaşamayı öğretir
— İsmail Gökkuş