Ağıt

Ey Yar…


Gecenin siyah göğsünde
adın hâlâ bir kor gibi yanar.
Hicaz’ın ateşiyle çöker içime,
rüzgârın her dokunuşu
senden kalan bir nefes olur.

Çimenler titrer ay ışığında
sanki her biri
yolunu kaybetmiş bir dervişin
tövbeye eğilen başıdır.

Ve ben,
toprağın kokusunda saklı
o eski duayı duyarım:
“Gel…”


Ey Nilüfer…
Sen açtığın vakit
göğün kalbinde bir kapı aralanıyor.
Su, hüznü taşırdı sana;
sen, hüznü bana.

Şimdi her yaprağın
sessiz bir ağıt gibi kapanıyor.
Ve sen soldukça
ben kararıyorum
tâ Segâh’ın o derin karanlığına kadar…

Ey Rab…
bu beden toprağa eğilirken
çimenler sırtımda
bir kefen gibi büyüyor.
Zaman, bir böcek gibi
etimi kemiriyor,
etim zamana karışıyor.

Ben susuyorum 

 çünkü Segâh’ın suskunluğu
Hicaz’ın çığlığından
daha ağırdır.

Nilüferin gölgesi
suya bir ayet gibi düşer:
“Her şey ölür, aşk ölmez.”

Ey Nilüfer…
Sen gidince
çimenlerin bile rengi soldu.
Rüzgâr artık
ilahi değil,
bir yetimin ağlamasıdır.

Yine de bil ki:
Senin adın
her gece
Segâh’ın hüzünlü sesinde saklı.

Ve ben,
son nefesimi toprağa verirken bile
şu sözü mırıldanırım:

“Aşkın bittiği yerde gölge başlar,
gölgenin bittiği yerde
Sen Ya Rab,
Sen varsın…”
( Ağıt başlıklı yazı Mikail Dede tarafından 12/3/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu