Efendin yanlıştan dönmek bir erdemdir.Ancak yanlış uzun süreli olduğu durumda kendine benzer yanlış insanların yetişmesine neden olur bu yanlış insanlar artık büyüdükleri için doğruya alışmaları bir hayli zor sessiz kalmaları dahi bir erdemdir.

Demem o ki uzun süre yanlış norm ,ölçü ve kriterlerin mihenk kabul edildiği bir toplumda hak ve adaleti tesis etmeye çalışırsanız bir sürü insan suçlu ve sanık olmakla baş başa kalır nasıl ki daha önce hak ve adaletin peşinde olanlar saf saf faka basıyorlardı.Peki ne yapmak lazım? İşte bu konuda ince bir ayar gerek kimse kimsenin adına hakkını yok sayıp bir zorbayı bir zalimi bir katili af etme yetkisine sahip değildir ancak siyasi münasebetle bir örgüte üye olmuş,sözüm ona vatan severlik kurbanı olarak şu ya da bu örgüte üye olmuşsa bazı çalışmaların içine girmişse kalkıp peşlerine düşemezsiniz buna boşa kürek salma,gereksiz yere zaman kaybı,asıl işi bırakıp tali ile uğraşmak derler ki bu zaman o zaman değildir.

Ülkemizde hak ve adaletin Hükümetin eliyle tesis edilmeye çalışıldığı bu devleti ,mutluluk esasına dayandırarak insanlığın hizmetine amade ettiği bir dönemi yaşıyoruz, yavaş yavaş bu milletin kahir ekseriyeti inanmaya, alışmaya çalışırken; vatandaşı adamdan saymayan kendini bilmez kimseler içine sindiremiyorlar

Eeee ne yapalım? Öyle yapsak olmuyor, böyle yapsak olmuyor ne olacak?

Olacağı şudur: Efendim bir genel af ilan edeceksin,hemen akabinde herkesin hakkını hukukunu güvence altına alacak anayasal yapılanmaya gideceksiniz çünkü kavga gürültü ve kargaşanın olduğu bir memlekette aklı selimin dahi dengesi bozulur, kurum ve kuruluşlar sağlıklı çalışamaz.

Babam anlatırdı,takriben 50 yıl önce köyümüzde iki büyük aile arasında bir husumet oluşuyor,Şeyh Heci Sabri Efendi(Küdise Sırruhu) adında, ilim ve mana adamı bir zat barış niyetiyle köyümüze geliyor ve mağdur olan ailenin reisine misafir oluyor,babamı çağırıp diyor ki; “ Git diğer ailenin reisine selamımı ilet.Deki, Şeyhim diyor; “ben onları barıştırmaya gelmişim adamlarını alsın gelsin”,baban haberi götürünce karşı tarafın reisi diyor ki, “Ben gelmem arkadaş, Hacı Sabri benim derdimi sıkıntımı dinledi mi ki beni barışa davet ediyor” babam gelip Mübarek Zat'a iletiyor, O saygın adam babama diyor ki,” git söyle ben buraya onları barıştırmaya gelmişin onların sitemlerini dinlemeye gelmemişim.İster gelsin ister gelmesin”.Babam tekrar gidip aynı şekilde adama iletiyor, köyün imamı da bu arada orada kendisi müdahil olup diyor ki, “ arkadaş kalkın gidin bu değerli zatın teklifine uyun yoksa başka zaman böyle fırsat elinize geçmez,barışmanız zor olur” bunun üzerine kalkıp geliyorlar, selamdan sonra tokalaşıp, öpüşürler beraber bir yemek yenir ve barış gerçekleşir.Bunu şunun için anlattım zaman zaman ülkemizde sisli havalar oluşmuş ,bundan yararlanarak milyonlarca insan hata yapmış bir kısmı hala yapmaya devam etmektedir. Biz, fiili durunda yaşamakta olan yanlışlarla mücadele edebilsek ne mutlu bize ,değil mi?

Dikkat buyrulursa, ülkemizde insanlar daha çok fikir özgürlüğünden çekmişler, hamasiyet de bu alanda olmuş…”Ben vatanseverim, milliyetçiyim, bu memleket benden sorulur” diyenler; daha çok fikir ve düşünce ile mücadele ettiğini söyleyenlerdir.Yoksa bu ülkenin milli serveti değerlendirilmiyor,ekonomik dengeler bozuldu,hazineyi talan ettiler,bilim ve teknoloji alanında dünyanın gerisinde kaldık diye asıl sorunları dert eden kaç kişi var?.

Kanaatim o ki, düşünce ve ifade özgürlüğünü insanımıza verirsek, yeddi açıdan rahat edeceğimiz gibi, kısa zamanda atılım da yapacağız, insanımıza huzur ve mutluluk da kazandıracağız.

Öyleyse Ergenekon mudur? PKK mıdır? DHKP-C midir Hizbullah mıdır? İşin içinde kişi hakkı yoksa, komple af edelim gitsin, yeter ki bu memlekete sosyal bir barış tesis edilsin hem dünyanın dahi ömrü ne kadar kaldığı belli değil, üç günlük dünyada kavga gürültü çıkarmaktansa beraber ekmeğimizi paylaşıp, suyumuzu içelim,havayı teneffüs ederek mutluluğun yollarını arayalım.

Bu memleket hepimizin, birinin doğrusu diğerinin yanlışı da olsa yaşamalıdır. Yer yüzünde daima zıtlar varmış, var olmaya da devam edecektir önemli olan size göre yanlış olana tahammül edip yolunuzda devam edebilmenizdir.

Selam ve duam zalim ve edepsizler hariç herkesin üzerine olsun.

( Beyaz Sayfa başlıklı yazı Eyüphan KAYA tarafından 8.07.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu