Şu an yazdıklarımı okuyorsanız bilin ki imtihan devam ediyor.
Ne yapmak zorunda olduğunuzu siz belirleyeceksiniz. İster yazdıklarımı sonuna kadar takip edersiniz, isterseniz farklı bir meşgale.
“Mutlaka okuyun faydalanacaksınız” demiyorum. Ama bir ânı yaşadığınızı ve bu an içerisinde ne yaptığınızı bilmenizi istiyorum.
Ben şu an okuduğunuz bu yazıyı yazmakla meşgulüm, siz ise okumakla. Elde edeceğimiz sonuç bizim için önemli olan.
Bir zaman dilimi içerisinde gittiğimizi zannediyoruz. Aslında her şey bir an içerisinde olmakta. Dün yaşadıklarımızı geri getirip düzeltemiyorsak, yarın yaşayacağımızdan emin değilsek elimizde tek bir zaman kalıyor, o da “Şu An”.
Geçmişte yaptıklarımızı teraziye koyup değerlendirin. Bu değerlendirmeyi vicdanınızla yapmanız gerekmektedir. Nefsinizin istekleri sizi aldatacağını zaten biliyorsunuz.
Çoğumuzun söylediği şu olacak “elle tutulur, gözle görülür bir amelim olmadı” ve hemen akabinde içiniz titreyecek ve birazcık göz damlası (varsa).
Daha sonra yarın aklınıza gelecek yapmadığınız/yapamadığınız sorumluluklar için. Kimimiz yanılacağız “yarın yaparım” diyerek. Çünkü yarın diyebileceğimiz bir vaktin garantisi yok elimizde.
O halde ne yapmalıyız?
Hamd edeceğimiz, şükür edeceğimiz ve tövbe edeceğimiz bir vaktin var olduğunu anlatmak istedim. O da “Şu An”.
“Bütün günahlarım için Rabbim senden af diliyor ve sana hamd ediyorum.
Rabbimiz bizi hidayete erdirdikten sonra asla ayaklarımızı kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Rahmeti bol olan sensin.(amin)”
Yazının sonuna geldik. Ne yaptınız tabii ki bilmiyorum.
Şu an yapmamız gerekenin ne olduğunu bize bildiren bir kitap ve bu kitabı yaşayarak tefsir eden bir peygamber var.
Kuran’ı açıp okuyalım, hadis kitaplarını okuyalım ve yapmamız gereken ne ise hemen yapalım.
İnşallah son nefes anımızda kelimeyi şehadet getirerek ölürüz.
Selametle kalın…