İnsanlığın yaratılışından bu yana başlamış ve devam etmekte olan bir mücadele var, “Hak – Batıl mücadelesi”. Allah’ın taraftarları Hakk’ın yanında yer almakta, Şeytanın taraftarları (Hizbuşşeytan) ise batılın.

Hz. Âdem (a.s)’in çocuklarından olan Habil ve Kâbil arasındaki kapışmada günümüzde aynen devam etmektedir. Kâbil nefsin istek ve arzularına yenilerek gücünü kullandı kardeşini öldürdü, yendi!!! Habil kendini Hakka teslim etti ve kazandı. Günümüzde de bu kapışma mevcut olup kıyamete kadar devam edecektir.

Batılın günümüzdeki temsilcisi şu anda Siyonizm’dir. 5000 yıllık hedeflerine ulaşmak için yılmadan, usanmadan çalışmakta olup son üç yüz yıldır dünya düzenini ele geçirebilecek çalışmaları çok mükemmel bir şekilde yerine getirdi. Müslümanları gaflete sürükleyen ve parçalanmalarına neden olan bu çalışmalar Siyonist ülkeleri dünyada iktidar kıldı.

Bakara Suresi 146. Ayeti kerimesinde, Yahudilerin ve Hıristiyanların, Hz. Muhammed(s.a.v)’in peygamber olduğunu “kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanıyorlar” ifadesi ile çok açık ve net bildirmiştir. Lâkin onlarda mevcut olan bu gurur, enaniyet duygusu hakikati kabul etmek istememelerine neden oluyor.

Kendilerinden üstün bir neslin olmadığını ifade eden Yahudiler dünyanın kendileri için bir cennet olduğunu çok iyi biliyorlar. Hadisi Şerifte dünyanın mümine zindan, kâfire cennet olduğunu bildirmiştir peygamberimiz. Ahirette cehennemin dibine sürüleceklerini bildikleri için hedeflerini dünya hâkimiyetine doğru yönelttiler.

Yahudiler İsrail’de en çok hangi ağacı dikiyorlar ve bunun sebebi nedir biliyor musunuz?

Şefkat Peygamberi (s.a.v) Hadis-i Şerif'lerinde şöyle buyuruyor:
“Öyle ki Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak ama ağaç ve taş dile gelerek 'Ya Müslim! Ey Allah (c.c.) kulu! Gel, bak benim arkamda Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır.' diyecek. Sadece 'Gargat Ağacı' bunu söylemeyecek, çünkü o Yahudi ağacıdır.”(Kitab-ul Fiten H. 2239)

Başka bir hadiste:

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Müslümanlarla Yahudiler çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yahudi taşın, ağacın arkasına saklanacak, bunun üzerine o taş, o ağaç Yahudiyi kovalayan kimseye, ‘Ey Müslüman! Arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür!’ diyecek. Yalnız gargad ağacı bir şey söylemeyecek; çünkü o Yahudilerin ağaçlarındandır.” (Buhârî, Cihâd 94, Menâkıb 25; Müslim, Fiten 82)

"Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık vardır." (İnşirah / 5-6)

Peki, Ayet-i Kerime'de belirtilen kolaylığın oluşmasına vesile kılınıp da, zulmün hesabını Allah'ın yardımıyla zalimden soracak "Müslüman" sizce nasıl bir "Müslüman"dır? Bu konu ile ilgili bir hatırlatma yapmak istiyorum:
Gazeteciler Şimon Perez’e “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor" diye hatırlattıklarında?,
Perez şu cevabı veriyor: “Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin! O zaman düşünürüz.”(Tercüman Gazetesi, Ergun Göze, 1986)

Öncelikle kendimizi değerlendirelim ve soralım o Müslümanlar nerede?

Sabah doğan güneşin ilk ışıklarını üzerine doğmasına müsaade etmeden gündelik hayatına “Güç ve Kuvvet sahibi Cenab-ı Hakk’ın ismi keremi ile güne başlarım” diyen Müslümanlar nerede?

Gündelik iş hayatını helal mi yoksa haram mı diyerek helal kazancın telaşesinde olan ve randevularını 5 ezan vaktine göre ayarlayabilen Müslümanlar nerede?

Namazlarını camide cemaatle birlikte omuz omuza kılan ve bu kenetlenme sayesinde araya nifak tohumları sokmayan Müslümanlar nerede?

Futbol – Film – Festival diyerek gününü gün etmeyen, televizyon ekranlarında dizi keyfi sürmeyen, romantizmin şarabını içerek sarhoş olmadan her an ölebilirim korkusu ile günahlarına istiğfar çeken Müslümanlar nerede?

Namaz’ın dinin direği ve Cihad ibadetinin ise zirvesi olduğunu bilen Müslümanlar nerede?

Müslümanlığın şuuruna erip, “hayat, iman ve cihad” diyerek, Kuran’da mevcut bulunan temel gayenin ipine sımsıkı sarılan ve bu amaçtan bir an dahi döneklik yapmayan Müslümanlar nerede?

Teknolojik imkânlarla insanlığa savaş değil saadet getirmek için ilmin peşinden koşan Müslümanlar nerede?

Ehli küffarın geri kalmış çağını kapayıp Dünya’ya ilim ve teknolojide yeni bir çağ açabilecek Sultan Fatih misali Müslüman liderler nerede?

Bir karıncayı dahi incitmekten çekinerek bütün insanlığa hoşgörü ile bakabilen ve aynı zamanda zalimin yakasına korkusuzca elini atıp onu silkeleyebilen Müslüman Mücahidler nerede?

Kuran’da anlatılan ve kurtuluşa eren Asr Suresinde ki Müslümanlar nerede?

“Buradayız, burada… Zalimin karşısında, Mazlumun yanındayız inşallah.”

* * *

Burada söyleyebileceklerimiz çok ama kısaca özetleyecek olursak; ahlakımızla, ilmimizle, gayretimizle, inancımızla zalimi alaşağı edebiliriz. Öncelikle elinden, dilinden ve belinden emin olduğumuz idarecileri başımıza oturtmalıyız.

Zannımızca kafamızda oluşturduğumuz mehdilerin peşi sıra gitmeyelim. Hepimiz bu davanın bir mehdisi (mücahidi) olsak sorun kökten hallederiz.

"Gevşemeyin, üzülmeyin eğer (gerçekten) mü'min kimseler iseniz, en üstün olan sizsiniz." [Âl-i İmrân 139]

Çalışan kâfire bile, adaletli olan Allahu Teâlâ (c.c), gereken zenginliği vermiş, cefasını da, belki silkiniriz diye peşinden bizlere göndermiş. Güçlü olan beşeri nizam içinde her zaman yener ama haklı olan taraf daima kazanır. Biz Müslümanlar için kaybetmek diye bir kavram asla söz konusu olamaz. Ölsek de öldürsek de kazanan daima biz oluruz.

Mekke’nin, Kudüs’ün, İstanbul’un fethinde güç bizim elimizde idi ve haklı olanda bizdik. Bu yüzden gücü hak yolunda kullandığımız takdirde önümüzde hiçbir engel duramadı. Allah yolunda çalışalım. Günümüz teknolojik imkânları elde etmek için şu hadisi hiç unutmayalım. “iki günü eşit olan ziyandadır.”

Güçlü olan ve gücümüzü Hak yolunda kullanan yani hem yenen hem de kazanan biz olalım.(inşaallah)

“Güçlü olan yener, haklı olan kazanır.” Muhammed Zahid Kutub
( Yenen Ve Kazanan başlıklı yazı onur-alp-dem tarafından 8.06.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu