ben bu hengameler[1] arasında
gedip geliyon
Özleme, özlemler içinde
dönüp bi defacık bile bakamadan
sadaca önümden yeyebiliyon
o da guru-deri peyniri
mubarek boğazımı bile garakdırdı
kaş bardak su işdim
bilmeyon..
bizim gız da Allah ne verdiyse
tabağı zeytinyağıynan doldurmuş
Allan onarca(ğı) işde
niyeyse
iri-yeşil bi zeytini gözüme kesdirdim
çatalınınan bir iki uğraşdım
bu sefte tamam deyon
zeytin fırtıyo
tabağın içinde bir-kaş tur attırdıkdan sonura
zeytin pırtdı,
bu sefte de tabakdan ziniye sıçradı
içimden “-hinci çatalı kesin zipledim” deyon
narasın..
gene garavana
bir iki hamle derkene sıkışdırdım bi köşeye
hinci gaşcak yerin galmadı gari
son bi atak daa
ne ğezer,
net(i)çe gene mafiş,
gene p(f)iyasgo
ya kayıyo bi yana gediyo
ya da patanaş yapan gamyon tekeri ğibi
olduğu yerde
fırıl fırıl dönüyo
amma.. yağ gaygan
öyle olmasa pelvannar
haşgaş yağı sürer öyle demi
ya da çatalın ucu kütüdü
yalan söylemeyen hinci
valla orasını bilemecen,
zorda galan kedinin
köpeğe hışardığı[2] ğibi
her seftesinde elimizden gaçırdık
bi türlü galebe çalamadık
zeytini
yalınız benim asabım oldukca bozuk
bırak gülmeyi, nefesini dutdu çoluk-çocuk
soluk almayı bile
aklının ucundan geçirmeyo kimse
emme bütün gözler benim çatalın ucunda
zeytin yakalansa da hu işgence bitse deye
dova ediyollar belli
nayeti gene elden gaçırdık yeşil zeytini