Karanlık bir boşluktaydın.
Acıkman yok tokluktaydın.
Rahattın ve hoşluktaydın.
Dört yanın uçurum ama
Etten bir korunaktaydın.
Beslediler bir hortumla.
Gününün çoğu uykuda.
Dokuz ay on gün dolunca,
“Misafirlik bitti” dendi.
Çıktın uzun yolculuğa.
Büyüdün emzirildikçe.
İlk deneme yürüteçle.
Ses çıkardın hece, hece.
Bebeklik denen muamma,
Cevabı sırlı bilmece.
Yaşamın tadı çocukluk.
Umurunda değil yokluk.
Yaşasın okullu olduk.
İmtihanlar var sırada,
Başladı zorlu yolculuk.
Başında kavak yelleri.
Ne zormuş sevda halleri.
Sınavları, finalleri,
Telaş ve fırtınalarla,
Geçti gençliğin günleri.
Elde diploma iş ara,
Hayatına bir eş ara,
Nüfusa göre aş ara,
Kazancını hep harcama!
Kenara koy üç-beş para.
Kişi sayısı artınca,
Sevgililik kalkar rafa.
Anne ve baba olunca,
Canlar emanettir sana.
Mecbursun sorumluluğa.
Hayat hızla geçip gider.
Kapındadır yaşlı günler.
Başlar hastalıklı demler.
Özlem duyulur sağlığa,
Geri gelmez ki geçenler.
Konuktun ana karnında.
Evin sandığın bu dünya,
Gördün, kalmadı sana da.
Gerçek hayat başlamadan,
Bir süre eğleş toprakta.
Hayat ne kısaymış meğer.
Fakat yaşamaya değer.
Karanlığa mumsan eğer,
Üzülme. Kalplerde varsın.
Yel silik izleri siler
..............................................................................................................................
Konuktuk ana rahminde. Konuk yaşadık aslında kendimizi ev sahibi gibi zannettiğimiz bu dünyada. Ve son olarak misafir edileceğiz kara toprağın bağrında. Arkamızdan aydınlatan bir eser, hayırlı evlat bırakmış isek yaşam da ölüm de huzurda...