Sevdiğim
bu nasıl bir isyan
kaldır bakışlarını dağ yamacından
gelme üzerime
ne günlerimiz vardı
hayal uğruna battığımız
senin adın
kahrolası adın kaldı dilimde
günahların kirpiklerime değince
bu ayaz renkli sağnaklar karışır
kekre fısıltılarla ekimin sesine
ve yokluğun düşer
gölgesiz mülteci masalların hıçkırdığı
gelme
kahrolası
ağıtlarım kaldı gözlerimde
cesedimin buz tutmuş düğümlerinde
yine yaralarım kanıyor
ah bu nasıl bir isyan
üryan yüzün vurur artık kıyametime
gelme
kahrolası yüzün kaldı çehremde
ayrılığın dar ağacında asılmak hiç acıtmadı
acıtmadı biliyor musun
ihanetinin ilmeği ölü ceninlerimin
tufanlarda savrulan
kefensiz beşiklerinde
oluk oluk kanadım
sevdim ulan sevdim
seni çok sevdim ben
azraille kaç kez buluştuğum üç beş nöbetlerimin
soluksuz zifiriliklerinde
usulca soyundum tüm günahlarımı
p/aklansam neye yarar
kahrolası izin kaldı tenimde
gelme
kaç tövbe bozduğum infazımın gölgesinde
sûr’a üflemeden İsrafil
mahşerin avaz avaz koynunda
yeminlerinin sorgularda yaktığı yerde
gel/me
bırak artık bırak
ölüm bir şerbettir kana kana içtiğim dilimde
bir tek adın kaldı zaten bir tek adın
kahrolası adın kaldı dilimde
yalnızlık abidesi
Yazarın
Önceki Yazısı