Marangoz dükkânında çalışıyordu.

Kalfaların kesip hazırladığı tahta parçalarını, ustasının öğrettiği sıraya göre birleştirip çakıyor, elma kasası yapıyordu.

Diğer çalışanlar mola verdiklerinde dahi dinlenmez, çalışmaya devam ederdi.

Yeni bir kasanın başlığını çakmak için, tahta parçalarını yan yana dizdi. Çiviyi tutup, yaşlı çekiç ile çakmaya başladı.

Çekiç, kırıldı…

Korktu. Dondu, kaldı…

Vara yoğa bağırıp, çalışanlarına dünyayı zehir eden ustasının, nefesini ensesinde hissetti. Duymadığı hakaret, yemediği dayak kalmadı. Diğer çalışanlar değil ustanın elinden almak, bakmaya bile cesaret edemediler.

Vurduğu son bir tekmeyle dükkândan dışarı attı çırağı.

‘’Bir daha gelme sakın, defol !’’

Neye uğradığını şaşıran çırak, neresinden geldiğini anlayamadığı ağrılar içerisinde kalktı.

‘’Ustam, haftalığımdan kes.’’

‘’Defol ulan, bana yapacağın en büyük ikram defolup gitmen!’’

Komşuları berber, gözleri yaşlı çırağı yanına çağırdı.

‘’Soluklan biraz evlat, otur şurada, akşama siniri geçer.’’

Usta, çay demlemesi için oğluna kükredi.

Babasının tekme ve tokatlarıyla büyüyen çocuk, korku ormanlarında kendisini kovalayan canavarlardan kaçarcasına, küçük tüpün yanına koştu. Çaydanlığı hiç hatırlamadan, aceleyle tüpü açtı. Şaşkınlıktan kibritin hangi cebinde olduğunu bulamadı. Tüm ceplerinde iki tur attı yüreği. Açık tüpten çıkan gaz etrafı sardı…

Kibriti buldu.

Ve, çaktı…

Alevler, etrafı aç kurtlar gibi yalamaya başladı. Ustanın oğlu ve tüm çalışanlar kaçtılar.

Usta, alevleri söndürmeye çalıştı. Yanan elleri ve ayaklarının gücü kalmayınca yere yığıldı.

Yangını gören çırak, kuruması için asılmış berber havlularını kaptı. Yanan dükkâna girdi. Islak havlularla tüpü sardı. Dışarı çıkardı. Tekrar girip ustasının kalkmasına yardım etti. Gelen itfaiye yangını söndürdü.

Usta, çırağa sarıldı.

‘’Neden? Neden yaptın bunu, öz oğlum bile kaçarken?’’

Ustasının esiri değildi.

Çırak, dayaktan patlamış, kanlı, isli dudaklarını acıyla aralayıp. Korkuyla değil, heyecanla.

‘’Babamın öğrettiği gibi olmaya çalışıyorum.’’

‘’Ne öğretti baban?’’

‘’ Babam der ki; En çok hoşuma giden ne biliyor musun? Bize sövüp, sayan, bizi fazla gören, yediğimiz ekmeği burnumuzdan getiren bir insana iyilik yapabilmek.’’



Ali AKIN



( Çırak başlıklı yazı Ali Akın tarafından 18.02.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu