Bu şiir gerçeğin katline sirayet eder
Yürek sesinin aforoz edildiği yerde
Susturulmaya çalışılırken
yalın gerçekler..
Şiir olup çıkmıştır sızıyla kalemimden..
Dinle;
En sivri dişinle ısırdın aklımı
Zehrini nakşettin cerebellumlarıma
Kelimelere gölge oyunları oynattın
Ve
hecelerin oynaklığına sakladın
aşüfte kadınlığını..
Gecenin suretinde yansıttın yüzünü
Katran renginde koyulttup gözlerini
Çatallandırdın yılan dilini
Nazire yaparak gerçeklere
Boyadın bütün beyazları
Zifirden temel tutmuş siyaha..
Çıkardın dişlerini yayvanlaşan ağzından
Batırıp kanlı tırnaklarını gerçeğe
Dilinden salyaların döküldü tabanlarına
Moraran dudaklarında inzivaya çekildi masumiyet
Yanılgıyı gördü tüm söylenenler
Diş izlerinde..
Ruhuna kan bulaştı kelimelerinin
Döktükçe zehrini çatladı toprak
Çatlattın yüreğimin sabır taşını
düşüncelerimin kabuğunu kırarak
Kustun kemiksiz dilinden
doğrulara kefen giydiren sözlerini..
“Konuş şimdi konuş..” gözlerine bakarak gerçeklerin
Konuşamadın ..
Her defasında kaçırdın
Şeffaf prizmalar ardında
Yansıyan gözlerini..
Boş verdim
Bu âlem özünde güçlü özüyle
Şiirlerimle kader birliği yaptım sana dair
Yeni sıfatlar giydiriyorum hayata
Duvarlarını ateşten alevlerle boyuyorum
Mum ışığında huzura dokunuyor bir yanım
Avuçlarıma dualar ısmarlıyor
Duymuyorum muhteşem yalanlarını..
Şimdi;
Konuş en güçlü cümlelerini
Şiirlerinde dansa kaldırdığın gölgelerinle
Sana sadece onlar inanır
Muhteşem yalancı
Bir ölüm merasimidir bu şiir
Gerçeği yalanlarıyla boyayanlara…
adem efiloğlu / ahi-i kalem