güldü ve vurdu gitti bu akşam
bahar ve kış diyecektim oysa tüm kıyılarıma
onlu adlar verip ben…
bembeyaz bakışlar fırlatacaktım cam arkalarından
diyeceğinin ne olduğunu bilsem....
şeytan çiçekleri sulayacaktım yasaklı coğrafyada
böylesi kaçışların sevdaya dair olduğunu anlatacaktım hatta
bile bile dinlemediğini sustuğu zamanlarda.
güldü ve gitti
kendini vurdu bu akşam, biliyorum
aydınlık düşleri var bana dair
ve belki de benimkilerden az...
siyahlar içindeki ben gibi şövalyenin
bu kuşatmaları nasıl yaracağına dair kuşkuları var
öyle ya! o bir kadın nihayet, ben erkek
ve dışarıda soğuk soğuk esen bir rüzgar
aşk seslerinde çokca hüzün var…
kırarsa ne kırar yel değirmenlerinin çarkını
sağır bir günün sonrasında
bunu biz beraber bulmayacak mıydık, onunla...
bakma sen, diyorum şimdi kendi kendime
akşamın bu yorgun saatlerinde gülüp gittiğine
güldülü- vurdulu dizelerime...
pişmandır şimdi yaptığından
özürlü şiirler yazıyordur, duyar gibiyim
dudaklarının hırçın kıpırtısından…
" yağsam yüreğinin kırlarına," diyordur
" bir sonbahar günü...
gözlerimde renk cümbüşü bir dinginlik
ve ellerimde deste deste umut..."
düşüp delişmen rüzgarlarının peşine
yığılsam, diyordur sokaklarına, ilk kış önü...
aklım karışıyor of! toprak renkli bir kadına
isyan renkli şiirler yazayım derken, çaresizim