Samanpazarı yokuşunu Ankaralı olup ta bilmeyen yoktur. Şehrin merkezinde olmasına karşın ayrı bir dünyadır orası. Bilmeyenlere biraz tarif edeyim: Burası Ankara’nın en eski yerleşim yerlerinden biridir. Bu eski doku benim hatırladığım yıllarda varlığını hala inatla sürdürüyordu. Sürdürüyordu diyorum çünkü şimdiki hali hakkında hiçbir bilgi sahibi değilim. Mevsim sonbahar Ankara’nın her mevsim doyumsuz tatları vardır ama özellikle sonbahar ve kış bitim günleri bir başka yer etmiştir beynimde. İşte o güzel sonbahar akşamlarında biri gelişinin işaretlerini vermekte. Güneş eski kiremit döşeli damların arasında bir çift el ile asılı tutulurcasına son demlerini yaşamakta. Yerini serin ve yer yer soğuk geceye bırakmakta biraz tereddütlü. Ama ne çare doğduğu gibi batmasının da gerektiğinin bilincinde güneş… Biraz sonra paletindeki renkleri temizleyen bir ressam vakarı ile canlı ve göz alıcı ışık zerreleri yerini koyu bir karanlığa terk edecek bile. Bazı eski evlerin altı yine eski dükkânları barındırır bilirsiniz. Önünden geçerken sizi içeri davet eden bakkal… Yâ da camekânlarından siyah beyaz hatıraların size baktığı fotoğrafçı dükkânlarını hep hatırlarız. Hiç kimsenin en az iki kere soluklanmadan çıkamadığı uzun, merdivenli sokağa bakan böyle bir fotoğrafçı dükkânına gözüm ilişti aniden. Gelenin geçenin azaldığı, gelenlerinde kafasını çevirip bakmadığı bir yerde olmasının etkisi ile uzunca bir zamandır kimsenin uğramadığı belli olan eski bir dükkân.
İşte bu dükkânın vitrini önüne gizli bir el çekti beni ve orada durmamı buyurdu. Ankara’ daysanız mevsimde sonbahara dönmek üzereyse her şeye ama her şeye hazırlıklı olun. Her an bir beklenmezlik sizi karşılar. Karşılamakla kalmaz sarar ve sarmalar. Beni güneşin son ışıklarının vurduğu cama anlımı yapıştırmak zorunda bırakan bir manzara ile karşı karşıya idim. Eski dükkânın yine eski camekânında solmuş ve sararmış eski bir resim çerçevesinde kendimi gördüm birden. İki yanımda iki küçük çocuk arkamızda bir kadın ve bir erkek… Olamaz dedim kendi kendime resimdekiler benim ailem ama onların burada olmaları imkânsız. Her halde hayaldir dedim kendi kendime. Ama hayır birkaç kez gözümü kapatıp açmama rağmen olduğu yerde duruyordu resim ve resimdekiler. Hatta annemin bana gülümseme ile bakması bile çanlıydı sanki. Gözümün karardığını başımın döndüğünü, kanımın damarlarımda daha bir hızlı aktığını hissettim birden. Güneş iyice yerini karanlığa bırakmıştı. Zaten ıssız olan sokak iyice ıssızlığa bürünmüştü. Dükkânın üstündeki eski evden bir ses duydum aniden. -Korkma evlat dedi ses burası” Vefasızlar Çıkmazı” dır. O vitrinde “Vefasızlar Vitrini” İnanmayan gidip kendi bakabilir. Ben yıllardır bir daha hiç uğramadım ne ” Vefasızlar Çıkmazı” na. Nede “Vefasızlar Vitrini” ne.