Binbir güçlükle Hamo nun üzerinde iyice örgüt baskısı artınca seceneksiz olarak İstanubl yolunu tuttular. Çamur deryasının çiersinde arkadaşlarının gösterdiği bir alanda çadır misali branda ile kurulan 4 direk arasında odada yaşmaya başladılar. Soğuk kış gecelerini ufak masa aly-tıda uyuyan ateşte üzerine serdikleri koyun yününden yorganla tandırda ısınıyorlardı. Ya sabır diyor du hamo İstanbul un geliş gidiş yoLlarını ögrenmişti. Hamallık yapmak istediğinde neredeyse oradaki hamallardan dayak yiyecekti. Sıra alması için 50.000 TL para istemişlerdi. Ulan bu ne istanbul diye içinden geçirmişti. Oto büsle giderken ışıklarda su satan ları görünce aklına dahiyane bir fikir olarak su satma işi belirmişti. Günlük 100 TL para kazanmaya başlamıştı .Düzgünü 2 odalı bir eve taşındıktan sonra kardeşlerinin okul kayıtlarını da yptırdıktan sonra okul saatleri dışında kardeşleirinde HÜseyini de yanına alarak günlük ciroyu arttırmıştı.
Zeynep ilkokulun ilk gününde düzgün olmayan şivesi ile diğer arkadaşlarının alay konusu olup dışlanması ile yalnızlaşması arasında gidip gelmelerle küçücük kalbi almıyordu. Güneydoğunun sıcak kalbi, annesinden aldığı hırs ve beyini ilk önce okumayı diğer arkadaşlarından hızlıca örgendi öne geçti. Ögretmen Feride pratik zekayı sezmişti. Onunla devamlı ilgilineyor kitaplar alark çocuğun gelişime katkı sağlıyordu. Çocuk inanılmaz derecede hızla ilerliyordu. Sınıf birincisi olmuş ,Anadolu liselerine hazırlıkta parasız dersane gitme hkkını kurs deneme sınavlarında gösteren 3 ögrenciden birisiydi.
Sınavlara az bir zaman kalmıştı .Aile düzeni iyice kurmuş evlat sayısının fazlalığı İstanbul da yaramış su ciroları ile kendi arsalarına bir ev kondurmuşlardı. Zeyno artık genç kız olma yolunda hızla ilerliyordu. Ögretmenin ona yemin verdirmişti. Bak PKK ya katılırsan sana hakkımı helal etmem diyordu. Sen okuyacaksın ve Türkiye ye faydalı br insan olacaksın .Öyle olursa sen hem kendine hem ailene hem yörene katkı sağlarsın demişti. Zeynep inançla gidip geliyordu Kurstan eve okula bir hayatı vardı .Taki o belediye otobüsüne binip eve dönmek için son yolcu olarak tıka basa konserve benzeri otobüse bndiği ana kadar. Otobüs hareket edip 5 dakika geçmeden bomba gibi taşlar tok seslerle camlarda patlamaya Molotof şişeleri kızgın alevler dişlerini gösterince ne olduğunu anlamamıştı
Yasa dışı Örgüt yandaşları sözde liderlerinin yakalanış şı ile ilgili gösteri yapıyorlardı. Makinalı tüfek gibi Molotof kokteyleirini biri patlamadan diğeri atılıyordu. Otobüs içinde can pazarı vardı. Küçüküc bedeni ile Zeynep in kacacak bir yeri yoktu. Alevler her yeri sarmıştı. Can havliyle bagırmaya başlayan Zeynep in burnuna tütsü benzeri sacının ucunu ykınca burnuna gelen kokundan kesif bir şeilde gelmeye başladı. Her kes ac kapıyı diye bağırmasına ragmen şofor mahlli ateşler içinde olduğu için yapacak bir şey yoktu.Zeynep feryadı figan ediyodu.Ateş üzerine sıçramıştı. Annesinin doğum gününde aldığı naylon kırmızı yagmurluk benzin deposu gibi parlamıştı. İlk anda canı yanma ile çok ynan Zeynep artık acı hisedmiyordu. Burnuna gelen et kokusuda ortadan kalkmıştı. Gözünün önünden Mardin de köyde babasının tepiklerle dövdüğü annesi, Herkesin acılı olarak bildiği Acımasız Adana günleri,Feride Öğretmenin öğütleri film şeridi gibi gözünün önünden geçerken nefes almakta zorluk çkiyordu. Siren sesleri sanki beyinin içindeydi. Ölüm bu olsa gerekti.Annesini görmeyecek kokusunu hissedemeyecekti. Başarısı ile kendisine yakınlaşan arkadaşlarını bir daha göremeyecekmiydi.?