etrafı dağ-bayır, taşlık-kayalık
Dedemin
bağın kenarları ağaçlık
kocaman kuru bir çalıyla kapatılan
cümle kapısı[1]
girişte küçük bir "seyralık"[2]
ve biraz ortaya doğru küçük bir armut ağacı
koyu gölgesi bir yana
yaprakları hışırdardı
sık sık yer değiştirmeli,
ayakları kösüp[3] oturmalı
ama bunu dedeme nasıl anlatmalı
o dinlenmek bilmezdi..
bağın kenarları yığma taş duvar
duvarlar boyunca armut, vişne, kayısı
arka yüzde keçilerin arbıştığı[4] dağeriği ağaçları
alt yanı payamlık[5], çelenle çevrili
uzak köşede karamık[6]
karamığın içinde eşek arısı petekleri
kocamanca sepet gibi
agam görür-görmez bozdu, ezdi
taşladık, deynekle dağıtdık
fıcıttık toprağı, kesekleri
çok sürmedi..
binlercesince kovalandık, kaçıştık
hem de nasıl..dolu-dizgin
dermanı kesilesiye, bağları çözülesiye kadar
dizlerimizin…
agamda dehşetle kocaman gözler,
benden fersah fersah ilerde; bayır aşşaya[7]
içerleme, kollama, rızası yok geride kalmama
dova arası tekamül etmemiş küfürler
arıya, sülalesine, gücü yetmeyen bana
çalıların üstünden hopladık yolsuz yolaksız bayırda
yes ettik[8] Günsüzünaltından Löpeliye
eşekarıları hala peşimizde
kızgılı yaşlar gözlerimizde..
ebemde bir celallenme,
agama kıyamazdı, kollar korurdu
üzümüne, bağına, gelmişine, geçmişine
zokurdandı saatlerce, sövdü-saydı, okudu durdu
“-köklemedik bağ gomazdım çocuğa bişiy olaydı”
agama laf ettirmezdi emme işin aslı
agam çok nakısıdı[9]
valla billa
eşek arılar ne zamandır orada
kime ne zararları vardı
Allahın kalhettiği arı
kimbilir hangi derde dermandı
[1] cümle kapısı: ana giriş kapısı
[2] seyra: seyirlik, mini park
[3] kösmek: uzatmak anlamında
[4] arbışmak/ardılmak: arka ayakları üzerinde yükselmek
[5] bademlik
[6] karamık: ekşi yapraklı, dalı dikenli, sarı çiçekli çalı bitkisi
[7] aşşa: aşağı
[8] yes etmek : yürüyerek dönmek, yönünü-yolunu çevirmek