Bölüm 1 (1760-1767)
Tatlı Lisbeth ,
İşte burada yaşadı.
Güzellik ve zekayı,
Bir arada taşıdı.
Cereyanda kalmış oturma odasındaki alçak sandalyenin üzerine rahatsız bir şekilde tünemiş olan genç kız , kucağında duran mahzun kanaviçenin kırışmış gipürlerine hüzünle dalmıştı.Annesinin her gün bir başkasını anlattığı İskoç anılarını düşünüyordu.
Bu akşam annesi , babasıyla birlikte İskoçyadan Patras’ın bu kasabasına gelirken yaşadıkları olaylardan sadece birini anlatmıştı ve Tatlı Lisbeth bu küçük anıyla birlikte farklı hülyalara dalmıştı.Annesi ise arkadaki işlemeleri atmış büyük karyolada çayını yudumluyordu.Gözleri kızının elindeki kanaviçeye kaydı.Kadınlara mahsus sanattların en yücesi olarak gördüğü işlemeleri Lisbeth’in çok iyi öğrenmesi gerekliydi.Kendisini geliştirmeliydi ve bir gün İskoçyaya geri döndüklerinde uygun bir talip bulmak için öğrenmesi gereken daha bir çok şey vardı.Tanrıya şükür ki Lisbeth güzeller güzeli bir hanımefendi olma konusunda gelecek vaat ediyordu.
Lisbeth on altı yaşına geldiğinde evlenmeliydi. Her ne kadar fakir ve mütevazi bir yaşamları olduysa da İskoç aristokrasinin saygılı bir bireyi olarak bu ona sunulan tek seçenekti.
O sırada bir grup çocuğun evlerine doğru gelirken çıkardıkları gürültüyle düşünceleri bölündü ve pencereye doğru doğruldu.Gene Lisbeth’i çağıracaklar ve Patras’ın kutsanmış dağlarına kadar türlü haylazlıklar yapacak akşamda bitkin bir halde evlerine döneceklerdi.Bu durumdan çok huzursuzdu.Sonuçta Lisbeth kasaba çocuğu değildi ve bu ortamlara uyum sağlarsa gelecekte İskoçya’da ki hayatını benimsemeyebilrdi.Tüm bu tehlikelere rağmen kızına karşı çıkamıyordu.Sonuçta sevgili (!) kocası Lisbeth’e karışamamasını söylemişti.Ama bu durum kızını hoş fakat meteliksiz bir öksüz olan Andre’ye bağlılığını sona erdirmesini engelleyemezdi.
Lisbeth büyük bir mutlulukla Andre’lerin olduğu yere doğru koşarken yelpazesini kirli kadife perdeye doğru açtı ve geçmişe baktı.Geçmişe baktığında Andre’nin yıllar boyunca Lisbeth’e gösterdiği kardeşçe yaklaşımı hatırladı ve azda olsa vicdanı sızladı.Tam da derin düşüncelere dalmışken kocası Alfonso kırkındaki güzel karısının beline kollarını doladı.Karısı Magdelana’nın yüzü bir anda iğrenme duygusuyla kaplandı , bu bir yılı aşkındır böyleydi.Artık kocasının bu iyilik meleği halleri ona katlanılmaz geliyordu.Tüm servetini Patras’ın bu lanet kasabasına harcıyordu.Serveti gibi kendinide…Sabahları kilisede çocukların eğitimine yardımda bulunuyor , öğlen vakitleri merkezdeki dükkanına gidiyor akşam üstü tarlasında onca işçiye rağmen tıpkı onlar gibi çalışıyordu.Akşamlarıda yorgunluğu tavernalarda atıp , geceyi Magdelanın kusursuz bedeninde noktalıyordu.Tıpkı bir köylü gibi yaşıyorlardı ve Magdelana buna nasıl dayandığını halen bilmiyordu.Genede her zaman ki gibi yüzündeki ifadeyi başarıyla saklayıp sevgili kocasına döndü.Alfonso büyük bir gülümsemeyle Magdelana’ya yaklaştı.Magdelena ise bu faslı kısa kesmek istediğinden kocasına soğuk ve duygusuz bir öpücük verip mutfağa doğru hızlı adımlarla kayboldu.Alfonsonun yüzündeki gülümsede bu hızla uçtu , gitti.
~Z.S.
Yazarın
Sonraki Yazısı