İki hafta sonra …

 

 

İskoçya , Başkent , Edinburg Caddesi …

 

Magdelana  Edinburg Caddesi’ndeki tıkanan trafikte arabanın içerisinde oradan oraya savrulurken gözlerini kapatarak rahatlamaya çalıştı.

 

 Birdenbire labirente benzeyen dar sokaklar ve geçitler arasında klise çanlarının kulak tırmalayan sesi ve şehrin tepesindeki Edinburg Kalesi’nin giriş kapılarından yayılan top atışlarının gümbürtüsüyle irkildi.

 

 ‘’Korkmayın Bayan!’’ diye seslendi omzunun üstünden arabacı.Beklenmedik bir şekilde kral olan

genç adam için yapılan bu tantana ona hiç heyecan verici gelmiyordu.Yorucu bir yolculuktan sonra geldikleri İskoçya da Magdelana’nın endişelendiği tek şey Lisbeth’in dillere destan inatçılığıydı.Balıkçıya , bar sahibine , terziye  ve kendisini en az onlar kadar sık boğaz eden daha birçoklarına olan borçları sebebiyle kendini boğulacak gibi hissediyordu.Aklında dönüp duran birkaç olasılığı düşünüyordu.Yüzüne zalim  bir gülümseme yerleştirerek  kendini , bir gün unvanlarını ve zenginliklerini Lisbeth’in zarif eli ile takas edecek münasip birkaç damat adayının soylu anneleriyle yapacağı görüşmelerin ilkine hazırladı…

 

Geçidin gölgeliklerinden sızan ışık huzmesi Andre Dunbar’ın koyu kızıl saçlarının rengini yıllanmış bir şarap rengine dönüştürüyordu.Adeta kan damlayan yüzünde tek bir çil tanesi yoktu.Ve eğer bu kadar az beslenmiş olmasaydı çıkık elmacık kemikleri ve griye çalan yeşil gözleriyle gencecik yüzü yakışıklı bile sayılabilirdi.

 

‘’Biz burada oyun oynamıyoruz!’’ diye hiddetle bağırdı Andre onu izleyen kızlara.Duvara asılmış olan bir başka afişi aniden yerinden söküverdi ve ekledi ‘’Burada kendini kral sanan o domuzu protesto ediyoruz!’’.O sırada Lisbeth’in gözleri şeytanca parladı , heyecan içinde ellerini çırptı ve  ‘’Bir domuz yarışı!Hadi domuz yarışı yapalım!’’ diye bağırdı.Aralarında birer yaş farkı olan dörtlünün en büyüğü ve daima en tedbirlisi Lisbeth’in ablası Katherina Monteith kafasını şiddetle sallayarak ‘’Olmaz Lisbeth!’’ diyerek karşı çıktı ama çok geçti.İtirazlarını duymazdan gelmişlerdi.Domuz ahırının loş ışığı altında Monteith kardeşlerin üçü de –Katherina , Lisbeth , Eva -   kestane rengi saçları ve narin bedenleriyle birbirini andırıyorlardı.Fakat Lisbeth’in diğerlerine göre daha düzgün alınmış kaşları vardı ve burnu tıpkı bir asilzadeninkine benziyordu.Çizilmiş gibi duran küçük , her daim tebessüm etmeye hazır dudakları ve inci gibi dişleri.Yüzü bir Monteith imzası taşıyordu , güçlü ve dikbaşlı…

 

 ‘’Deh!Deh!’’ diye hiddetle haykırdı Lisbeth.Yarış hızla devam ederken ‘’Çeşmeyi geçen kazanır!’’ diye yüksek sesle bağırdı Andre.Parlak siyah kapısında kraliyet arması bulunan şatafatlı bir araba Andre’nin bulunduğu bitiş noktasına gelmeye başladı.Arabanın perdeleri hızlıca çekildi.Çekilen perdelerin ardında Dul Düşes ve üç oğlu –Leonard , Hector , Vincent – vardı.Leonard gözlerini kısarak Andre’ye baktı.’’Sen Simon Dunbar’ın eniklerinden biri misin?’’ diye sordu bariz bir küçümsemeyle.Andre daha uzun görünebilmek için vücudunu dikleştirdi ’’Bendeniz Andre Dunbar , Düküm.’’ Diye yanıtladı.Leonard’ın hanesiyle onun hanesinin toprakları yan yanaydı.Ülkenin sürüklendiği savaşta karşıt taraflarda yer aldılar ve Andre’nin ailesinin savaştığı taraf kaybetti.Yenilgi sonucunda tüm unvanları ve toprakları ellerinden alındı.Andre gururlu bir sesle ‘’Simon Dunbar’ın vaftiz oğluyum.’’ dedi.

 

 ‘’Ah evet Albay Simon Dunbar.’’ dedi düşes alaycı bir edayla.Andre tam düşese sert bir cevap verecekken ergen sesi hafifçe çatladı ve  yüzü kızıl saçlarının dibine kadar kıpkırmızı kesildi.Leonard kafasını kaldırarak Lisbeth’in sesinin geldiği yöne doğruldu.’’Bahisleri toplamayı unutma Andre!’’ diye bağırıyordu.Hector Andrenin eline ufak bir bozukluk sıkıştırarak küçüğe –Eva’ya- bir çeyreklik koyduğunu söyledi.’’O halde bende kız kardeşine bir teklik koyuyorum.’’ dedi Leonard ve süslü yeleğinin cebine elini atarak parayı çıkardı.Eva bitiş çizgisine ulaşmışken Lisbeth sert bir düşüşle çamur deryasına bulandı.Gözleri ateş püskürerek kollarını silkelerken Dükün – Leonard’ın- frak giymiş uşağı elinde bir mendille gelerek Lisbeth’e ‘’Ekselansları işinize yaramasını umut ederek size mendilini takdim ediyorlar.’’ dedi.Lisbeth mendili alarak yüzünü ve ellerini kuruladı.Kurulandıktan sonra mendili düke doğru salladı.Arabanın içindekilere bakmaksızın onlara doğru dengesiz bir şekilde beceriksizce reveransta bulundu.Dul düşes hoşnutsuz bir şekilde kafasını çevirirken Leonard uzun uzun Lisbeth’e baktı.Andre , onların –Lisbeth Ve Leonard - kısa bir an göz göze geldiklerine ve iki gencin birbirlerine gülümsediklerine yemin edebilirdi.’’Bakıyorumda şu züppe dük bozuntusuna saygılarını iletmekten geri kalmadın.’’ dedi Andre öfkeyle.’’Yapma Andre , çocuk gayet nazik davrandı.Nedir seni böyle hasta eden Tanrı aşkına?’’

 

Andre’den ses çıkmayınca Jane omuz silkip kafasını meydana giden yola çevirdi.Neredeyse ağzına kadar sulu elmalarla dolu arabayı fark eder etmez arabaya koşmaya başladı.’’Haydi , yarışı güzel bir ödülle noktalayalım.’’ diye  seslendi kardeşlerine.Ayakkabısının sağ tekini kanca gibi kullanarak meyveleri çevreleyen tahtaya taktı ve arabanın arkasındaki çıtalara tutunabilmek için birkaç kez zıplamak zorunda kaldı.Lisbeth kendini yukarı çekerek boşta kalan eliyle bir elma kaptı.Lisbeth ikinci elmayı tam yakalamak üzereyken toplanan kalabalığın alkışları ve tezahüratları duyulmaya başladığı sırada at bu seslerden ürkerek biranda korkuyla fırladı.At kızgın bir kişnemeyle şaha kalktı ve dört nala koşmaya başladı.Lisbeth kollarının neredeyse çıkacağını zannetti.Tahta çıtaları yakalamaya çalıştığı sırada sağ elinde korkunç bir acı hissetti.Büyük bir gümbürtüyle caddenin tam ortasına sırt üstü düştü.Lisbeth acılar içerisinde kıvranıyordu , sağ eli bacaklarının arasında kenetlenmiş , acıyla iki büklüm olmuştu.Andre saçılan elmaların üzerinden atlayarak Lisbeth’in yanına çöktü.Kafasını kucağına aldı sağ kolunu hafifçe çekmeye çalıştı.Lisbeth ’’Elim…Elim!’’ diyerek inledi ve sonra sesi birden kesildİ.’’Öldü!’’ diye ağlamaya başladı Eva.Katherina sadece bayıldığını söylerek Eva’yı sakinleştirdi.Andre Lisbeth’in elini dikkatlice olduğu yerden çıkardı.Eteğinin kana bulanmış kıvrımları arasında , narin , sağ eline sadece ufak bir deri parçasıyla bağlı kalmış işaret parmağı duruyordu.Arabanın cıvatası onu olduğu yerden koparmıştı.’’Sakın bakmayın hanımlar!’’ dedi Andre , sertçe.Dükün mendilini şeritler halinde yırtarak Lisbeth’in sağ elini sıkıca bağladı.

 

Lisbeth annesinin sesiyle kendine gelmeye başladı.Magdelana sinirini bastırmaya çalışan bir sesle Andre’ye gitmesini söylüyordu.Andre ise kadının gözünde suçlu duruma düşmeden olayı anlatmaya çalışıyordu ama kadın bir türlü fırsat vermiyordu.Magdelana Katherina’ya suyun nerde kaldığına dair bağırdı ve Andre’ye de kapıyı işaret etti.Andre ne kadar istemese de biraz daha kalırsa kadının kendisini aşağılamaya başlayarak kovacağının farkındaydı. Çıkmak üzereyken zayıf bir ses çıkmasını engelledi.’’Andre?Andre!’’Magdelana isteksizce Andre’ye yatağın kenarına gelmesi için başıyla işaret etti.’’Efendim Lisbeth?’’.İki nefes arasında ‘’Elimi tut.’’ dedi Lisbeth.Böylece Andre onun sağlam olan sol elini hafifçe sıktı ve daha sonra annesinin beklemekte olan elinin içine yerleştirerek odadan çıktı.Lisbeth sadece annesinin duyabileceği bir fısıltıyla yıllar sonra tekrarlayacağı  sözleri ilk kez şimdi fısıldadı.‘’Gitme!’’ dedi.’’Lütfen Andre , beni bırakma!’’

 

~Z.S.

 

( Lady Lisbeth 4 başlıklı yazı Z.Sena ÖZTÜRK tarafından 21.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu