Akşama yakın gelen yaz yağmurunun ve onun esintilerinin kaynağı bulutları hüzünle karışık sevinçli gözlerle takip ederek, geriye çekilen ve görünmeyen yıldızlara kayıverip, oradan ayla güneşin ışık alışverişi gerçekliğinin aydınlığında, uyulması gereken aşk çağrısının hülya harmanında, uzayıp gidecek geceye renk veren şölenimsi siparişli besteleri almaya hazırlanırdı.

“Geceler şairleri sever; şairler de geceleri,
Tüllenmiş esmer karanlığa sevgilenmiş heceleri.
İncecik bir ahenk; sessizlik merdivenini kullanır,
Allanarak kanatlanır ve pirlenerek ululanır.
Kutsanmış sırlar; donanmış güzelliklerle korlanır,
Zarif bir yağmur gibi ilişiverir, bengisudan elleri…”

Gönülle ten yumuşaklığının birleştiği noktada; gönül hoşluğuna odaklanan ve bu hoşluğu temmuzun gece serinliğiyle titreştirerek biraz yalnızlaşmanın biraz da karanlığa yakınlaşmanın hüzzam makamında, bir şeftali bahçesi tatlılığında mutluluklar saçmaya kanatlanırdı.

Ve bu mutlulukları kuşanarak mevsimler boyu; karların doruğundan cemrelerin sekmelerine, kırkikindi yağmurlarından hıdrellez canlılığına, sarı başakların bereketinden pekmez kıvamının şifa katarına, ıpıl ıpıl bir nazenin salınımında yürüyor olmanın rahatlığını hissettirirdi.

Sevgiyi gönüle ekerek, aklı da buna katarak şafağın yağmur kokusunda, tuğra yürekli bir can süzülmüşlüğünde, bir tarafta menekşe özlemli cilvelerle diğer tarafta lale lillasının bahar sarhoşluğunda, bir o kadar gül gülümsemesinin ışıklarıyla, ıpıslak bir tay toynağında çok uzakların görünmez ötesi hayallerine dalmaya hazırlanırdı.

Umut tebeşirlerinin yazdığı tahtaların beyazımsı toz zerreciklerine, ışıklı duygular karışmış dizelerin uyaklarını ortak ederek, kâh minik canları hayallerine seyirce yaparak, kâh kırağı yağmış düşlerine tatlı sitemler yağdırarak tatlılaşan temennilerde takvimlere vebal yüklemenin rahatlığında “ıhlamurların çiçek açması”na fatura keserdi.

Gönül yarılığının dolunay aydınlığında, yürek aşılanmasıyla ortaya çıkacak meyvelerin sevdalı tomurcuklarına dokunma yakınlığında, aynaları buharlaştıran nefeslerin ezgi yakınlığının dudaklardaki kıvrılmışlığına duygu yüklü gözlerin kaçamak bakışlarını kondururdu.

Ve yürek yüreğe yaşamanın ayak seslerinin ritminde başı dönerek; anıları ve zamanları sevda deresi boyunca şırıltılara karıştırarak gecelere ve gündüzlere yayarak dinlerdi.

Arada sırada ve beklemelerde; "gönüller boş olmamalı" şeklinde düşünebilmenin, gereğini yerine getirmenin ve bunu yüreğinde hissetmenin ritimkar telaşında; bir selam coşkunluğunda, "gönül katmanlarını dekorlamaya devam etmeli" demenin verdiği enerjinin belediği tatlı rehaveti, gönül tiktaklarının artan temposunda dindirirdi.

Bir anlık, bir dakikalık, bir görümlük hayat sürprizlerinin ve gönül yarılığını yankısının kendine dönüşünü, kumrular kanadı ahenkliğinde, yüzüne göğsünden savrulan can ötesi derman kokusu uçmaklığında içine çekerdi.

Ve sevgi kokusuna karışmış insan nefesinin sıcaklığını ritmik nefeslerde içlerdi...

Siz de ona katılmaz mısınız?

S. Edip Yörükoğlu

( Sevimbazlığın Ritmik Çağrısına Yankı başlıklı yazı s.-edip-yoru tarafından 5.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.