Anlamı var mıdır rakamların anlattıklarının
Her yanım şerefsizlerin zulasındayken
Zaman yirmi dört! saat şehit peşinde
On üçleri beşleri birleri uçururken gök kubbesine
Şahadetleri titretir bam telimizi
İllegal bütün küfürler dilimizde
Bir gece vaktinde ay ışığı saçılır dağlara
Yıldızlar samanyoluna öykünür
Dolunay şarkılar söyler güneşe
Ve gündüzün vuslatıyla tutuşur geceler
Karanlığından korktuğundandır belki de
Dağları koyu gölgeler kuşatır
Kanlı adımlar dolaşır yamaçlarında
Hain emellere yataklık yapar kokurdanlar
Vahşeti bağrında saklar tarihin kadranı
Kimse bilmez analar ağlar sessizce
Çok uzaklarda bir köy evinde
Seccadesi ıslaktır sadece
Dağ başıdır buralar
Hasret yumağına ezgiler dokumuştur Mehmet’in mevzisi
Elindeki silaha tutulmuştur parmakları
Gözleri karanlığa esir
Yüreği vatana sevdalı
Hava soğuk üşüyor ama
Ayaz çalıyor geceler özlemlerde
Geceyi böler ansızın hain patlamalar
Kurşunlardan mektuplar yazılır mevzilerden rüzgâra
Ve gözyaşlarını kıskanırım benim için akmadığında
Yaşarır annenin avuçları
Gözpınarlarından
Ağıt sesleri karışır duvarlarına
Kör kurşun düştü nöbet mevziilerine
Yere yıkıldı Mehmet
Toprağa karıştı elleri/bedeni
Okşadı annenin saçları gibi
Annem kokuyor diye seslendi
Annem…
Annemin cenneti kokuyor ayaklarının altında...
adem efiloğlu/ahir-i kalem