Dünya, Allah’a gönülden bağlanıp, O’ndan korkup sakınanlarla, O’na nankörlük
ederek yüz çevirenleri ayırt etmek için hazırlanmış bir imtihan ortamıdır. Her
insanın ahirette alacağı karşılık, yaşamı boyunca Allah’a gösterdiği sadakati ya
da sadakatsizliği oranında olacaktır.
Sadakat tam, mükemmel, içten,
sağlam ve sarsılmaz kalbi bağlılıktır. Samimi inanan insan sadakatinde
kararlıdır. Amacına ulaşmak, engel ve zorlukları aşmak için azimle çaba harcar,
yapılması gerekenleri tam olarak yerine getirir. Bu anlamda sadakat ve
kararlılık, müminlerin yaşamları süresince ihtiyaç duydukları ve kendilerine
Allah’ın hoşnutluğunu kazandıracak olan üstün bir ahlak özelliğidir. Rabb’imiz,
"Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O’na
ibadet et ve O’na ibadette kararlı ol. Hiç O’nun adaşı olan birini biliyor
musun?” (Meryem Suresi, 65) ayetiyle inananları, ibadet etmede kararlı
davranmaları konusunda uyarır.
Zorlukların yanı sıra, insana sunulan
sayısız nimet, geçici ve aldatıcı dünya metaı da imtihanın parçalarıdır. Mümin,
kendisine her an sunulan bu nimetlerin Allah Katından, şükredici olup
olmayacağının denenmesi amacıyla verildiğini bilir. Dünyevi olan herşeyin,
imtihan ortamının çekici süsleri olduğunu bilincindedir ve bunların çekim
güçlerine kendisini kaptırmaz. Mümin dünya hayatına karşı dikkatli ve şuurludur.
Allah’ın hoşnutluğunu kazanma hedefinde kararlıdır ve bu konuda içinde taşıdığı
coşkunun olumsuz etkilenmesine izin vermez. Ahiret için ciddi bir çaba içinde
olmak, gevşememek, aşırılıklardan kaçınmak, müminin kararlılığının
göstergesidir. İşte bu çabadan, bir Kuran ayetinde “Kim de ahireti ister
ve bir mü’min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin
çabası şükre şayandır.” (İsra Suresi, 19) ifadesiyle söz
edilir.
Kur’an’da, iman sahiplerinin, “(Öyle) Adamlar ki, ne
ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve
zekatı vermekten ’tutkuya kaptırıp alıkoymaz’; onlar, kalplerin ve gözlerin
inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar.”
(Nur Suresi, 37) ifadesiyle, hiçbir koşul altında Rabb’lerine sadakat
ve kararlılıklarından vazgeçmedikleri bildirilir.
“Onlar ki,
Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere
sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak
edenlerdir.” (Hac Suresi, 35) ayetindeki mümin tanımlamasına uygun
davranışlar sergiler ve Rabb’i ile olan bağlantısını kesintisiz sürdürmeye
çalışır. Bu şekilde güçlü bir kişilik kazanan müminler, imani yönden de
olgunlaşırlar.
Yüce Allah’a teslim olmak, imani olgunluğa erişmiş
müminlerin önemli bir özelliğidir. Bu olgunluğu kazanmış mümin, Allah’ın hiçbir
şeye ihtiyacı olmadığının, kendisinin O’na muhtaç olduğunun, her işin bir kader
dahilinde ve özel bir hikmetle yaratıldığının bilincinde olarak, bedenini ve
ruhunu Allah’a emanet eder.
Kur’an’da, Peygamberimiz (sav) döneminde inkarcılara karşı savaşmak istemeyen,
yaralanmak veya ölmekten korkan münafıklardan söz edilir. Samimiyet ve özveri
gerektiren durumlarda çeşitli bahaneler ileri süren bu ikiyüzlü kişiler,
yaralanmayı veya şehit olmayı kendileri için kayıp olarak
görmektedirler.
“Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı,
onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç
yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına
yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten
yalan söylediklerini biliyor.” (Tevbe Suresi, 42) ayetiyle bildirildiği
gibi, bu kişiler çıkar elde edemeyeceklerini düşündükleri için savaşmak
istememektedirler.
Oysa Peygamberimiz (sav)’in yanında mücadele eden ve
şehit olan müminlerin canları kolayca alınıp Allah Katında en güzel yerde
ağırlanacaklardır. Kendilerince mantıklı davranarak destek olmaktan kaçınanları
ise hem dünyada hem ahirette acı sonuçlar beklemektedir. Dürüstçe doğruyu seçen
ve doğruya uyan güzel ahlaklı ve Allah’a sadık müminlerin alacakları karşılık
“Oysa onlara evla (olan): İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş,
kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah’a sadakat gösterselerdi,
şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu.” (Muhammed Suresi, 20-21)
ayetiyle bildirildiği gibi daha hayırlıdır.
Müminler, ölünceye dek, hem
ibadetlerinde hem Allah’ın rızasını kazanma konusunda kararlıdırlar. İnsan
yaşamındaki tek kesin gerçek olan ölüm için hazırlık yapan ve ’ellerinin önden
sundukları’na sınır koymayan samimi müminler, ahirette de kazançlı olacak,
gerçek kurtuluşa kavuşacaklardır.
Yaşamımız boyunca verdiğimiz
kararlarla imtihan oluruz. Çıkarlarımızla çatıştığı zaman dahi sadakatten,
dürüstlükten ve samimiyetten vazgeçmeyerek güzel ahlakı yaşamak için çaba
gösterirsek, imtihanlarımızı da güzel yaşarız. Güzel ahlakın değeri imtihan
ortamında daha iyi anlaşılır. Küçük ya da büyük verdiğimiz her kararda din
ahlakına uygun bir tercih yaparsak, –Allah’ın dilemesiyle- sayısız güzelliklere
ve sonsuz kurtuluşa kavuşabiliriz.
(
Sadakat Ve Kararlılık başlıklı yazı
fuatturker tarafından
1.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.