...




Suya yansıyan aksim gibiydi, çirkin, bencil, asi ve inatçı. Çok bilmiş bir yalana inandırdı kendini. Tıpkı bana benziyordu abartırken ve severken. Doğulardan bir hayli uzak kaçması ondan sebepti. Kendisinin bilincindeydi üstelik.Yangınlar ortasında kalmışçasına is tutuyordu bedeni. Bana bakarken o da kendi aksiyle yüz yüze geliyordu sürekli. Bu halimizi ne de çok seviyordu. Çünkü aslında hayranlığı kendisineydi. Beni değil kendi duruşunu seviyordu ruhumda ve gözlerimde ona yansıyan kendi gözlerini. Deliliğini en iyi ben izah ediyordum. Tuhaf ve melankolik bir sevgiydi. Tutkuyla kedere ve çelmelere takıntılı bir şeydi bizimkisi. Bağ gibi ve çokça özgür gibi.. 










aşk! 
boğumlarımzıın çözüldüğü o ilk an
yorgun izler bırakan 
tenimizde yenilgisi parlayan 
çürümüş kahır yalnızlığı / har nöbetleri
tırnaklarını kanatan gecelerin biriktiği an
sırtını sıvazlayan öfkeler 
vurgun yemişim sende
aklımı aklına devşiremediğim an
o ilk heves denilen zaman


ah gibi!
vefa enkazı suretler
içimize ay düşüren 
güz aşığı bir adam 
sayıkladığı yaralar vardı
can kıvrımlarında merhemine ilişen
kendi katlini kendi ilan eden
ferman acılar vardı 
kapı eşiğinden görünüp / içeriye girmeyen
yoksulluklar vardı akşamüstü kesiğinde 
aksine payidar kalan sanrılar 


yağdı aşk!
suya yansıdı çentik lekesi 
uzayan hayallerin ayrıntılı kanaması 
limitsiz yalpalamalar
rüzgar ağladı kırılırken 
kumlar eserken sızladı
tıknaz nefes / kesildiği an
daraldığı yerden çağladı beden


yıkıntılar arasında çerçevelenen resimler
uluorta küsen kimsesizliğinde 
bir yüklem ezgisi 
dev bir suskunluk mırıldandı kadın 
adı kırbaçlarda devrilen
gül yanığı


en sonra çoğaldı aşk
kendini öldürdüğü vakit
inledi kalp Zühre’nin saçlarında 
köklerini saldı toprağa 
dünün gölgesinde
yarına bereketli
ay zemheri / d/oku beni! 


yongalarımdan yont beni
el yordamı kekemeliğinde 
boşluklarına sar beni 
ruhundan kır beni 
düş yakamdan kendine ey aşk! 
yağmala beni! 
sınama kıyametimi


ah! yokluğun
gölgelerce kaçtığım ışık düşümü
incinmişim
yollarım sen kokuyor 
adımlarca mezarlarımı kazdığım aşk 
dağılıp çoğal aksim gibi siluetimde 
sesleniyorum sana yirmidokuz harf
üçyüzaltmışbeş hece 


hicran yüzlü kadınım
bu terk edilişi hak etmedin
kendini kendinden geçmiş bedenler
yarım aralık bırakılan
gördüğünden fazlası değil
intihar kesiği bu

karışma bana aşk!
sandığından derin bu çukur






fulya/ağustos2011




*Seslendiren__Nebiha Muradi

( Keşişleme başlıklı yazı Fulya Codal tarafından 11.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu