...


sarhoş asmaların biriktirdiği 
boğazımı yakan acı bir imgedeyim 

[Birhan Keskin - Eski Bahçenin Hafızası]





_____________________







/ “Bir ölüm kaldı özü sözü bir“
Diyecektim, demedim... /










...bunlar ellerin değilse
halüsinasyon görüyor olmalıyım
bu sıcaklık ve beyazlık
şizofreni olsa gerek...




cesetler geçiyor içimden
soğuk cesetler
kendime rastladığım morglar buluyorum
sokak köşelerinde 
çıkmaz bir beden
çelimsiz panik hali var yüzünde
çabucak kaybettiğim




sabırlar dilerken merhamete aç
pansumana muhtaç yaralara
ezilen azınlığın kardeş çocuklarına ithafen
kalabalık halklarla binaen




akıl ile kalp hizasında artçı deprem
sömüren insanların gaddarlığına hitaben
biraz kalp diliyordum beni bulduğunda
vicdandan yoksun sağırlara bulaşmış öfkeye kastederek




öyle ki, hasretten soyutlanmış gurbet gelinlerine
aşk dili-mli-yordum dilim dilim kırmızı gelinciklerle
satırlarla cümleleri doğrayıp somutlayana dek 
-yoktu kimse-




heyecandan yoksun kalabalıklara telaş diye direttim
çok sonra geçmiş bir zaman diliminde
sıkıcı günlerin ıssızlığına istinaden




dostluk diledim
bayram bahanesini bekleyen küskün yalnızlara
çok istedim
çoktan daha çok bir şey bulamadım
barıştan daha güzel bir his büyütemediğim gibi




hüzün açlığı çeken şairin 
şiirdeki sağanak yağmuruna
bulut...
buhran buhran bulut




şimşekler çaksın istedim
yıldırımlar düşsün düşüme
damarlarımı yarsın
dağları yaran ırmaklar gibi
kanatsın nasırlı kederlerimin bileklerini




kelebek kanatlı saydam aşkların
güneşe yolculuğu sürüyordu 
beklenilen kalbin yurdunda
dağlara yemiş taneleri
dağlara çiğdem saklı düşlerin
dağlara meneviş soluğu utangaç gülüşlerin




ben gecelerde yaşıyordum
ölmeye niyeti olmayanlar kadar açtım karanlığa
kalsın istiyordum
cehennemlere bağrında ateş biriktirenler
gözlerinden siyah kuşku fışkıranlar
buraya değsin, tam solumdaki ağrıya
kaderini ağlatsın, yarsın ıssız günlerin geleceğini





adam olmak kimi zaman
aklını kalbinle asmayı gerektirir
mantık ipliklerini boğazına geçirebilmeyi




bundan sebep
istiyordum ki cancağızım
assın birileri
kendini feda edip
yaşamak uğruna
hatta ölmek için




’canların canı’ diyordu
sultanların sultanı!
canıma kastı varmış gibi




ilk kez
belki böylesine çok kez
soluk gamzelerim tebessüm etti titreyerek




uyandım
soluk soluğa
güneş adının baş harfleri gibi
gülümsüyordu




parantez, soru işareti ve yine parantez
boşluğa yuvarlanan bir sıkımlık nida gibi
üzerime yüklenerek
devrilirken savaş vagonlarım
hür ve tek




bugün her şey senli olacak
uzak ve acı / yakın ve tatlı 
bir mizansene öykünerek




-sandım ki biz, bin asırlık bereket-








fulya-mayıs2011



( Kelebek Kanatlı Düşler-aşklar-savaşlar başlıklı yazı Fulya Codal tarafından 12.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.