Evvel zaman içinde, kambur saman içinde.. Cinler cirit oynarken.. Eski hamam içinde..

20 yıllık evli olan çiftçi karı-kocanın hiç çocukları olmamış.. O kadar çok istiyorlarmış ki, yolda bir çocuk görse içleri gider, ellerinden gelse kaçırıp kendileri besleyip büyütmek isterlermiş. Çok dua etmişler, o kadar çok yalvarıyorlarmış ki, geceleri kadıncağızın ağlamaktan gözleri şişer, harap edermiş kendini. Adamcağız hanımını mı teselli etsin, yoksa kendisine mi dert yansın bilemez olmuş. Birgün tarlalarına doğru yol alırlarken, yolun kenarındaki kayalığa oturmuş, dertli dertli bekleyen yaşlı bir dede görmüşler. Dede, sakalları neredeyse göbeğine kadar uzanan, üzerinde eski bir abası, elinde de ona destek olan asası, birde içinde küflenmeye durmuş iki dilim köy ekmeği varmış. Su dahi yokmuş ki, dudakları çatlamış. Adam sormuş : " Dede ne bekliyorsun burda ? "

Dede :

- Yolumu kaybettim evladım, Tarakçılar Köyü'nden geliyorum ben, çarşıya inip torunuma kumaş alacaktım.

- İyi de torunun annesi- babası yok mu ? Sen zaten yaşlısın

- Annesini akrep soktu ve zehirledi, babası ise eşini aniden kaybedince delirdi ve ortalıklardan kayboldu. Torunuma benden başka bakacak hiçkimse yok. Şimdi de beni bekliyor zaten, evde yalnız başına ve kötü birşey olmasından korkuyorum. Uzun zamandır çarşıya inmeyince ve yaşlılık da olunca yolu unuttum , bana yardımcı olur musun evladım ?

- Tabiki de dede, sen dur hele, ben komşunun katırı alıp geliyorum.

Az bir zaman sonra gelmiş ve dedeyi katıra bindirip, kendi de peşi sıra çarşıya kadar kötürmüş dedeyi. Dede yol boyu dualar etmiş. Çarşıya geldiklerinde dedenin kumaş almaya parasının da yetmediğini görünce, cebinden çıkardığı parayla üzerine tamamlayıp, alışverişlerini yapmış. Hava kararmaya başlamış bile. Küçük kız pencerenin önünde ağlayarak bekliyormuş. Yolun başında gelenleri görünce başını içeri çekmiş, perdenin arkasından "Kim bunlar acaba ?" diye düşünüyormuş. Kapı çalmış ve karşısında dedesini görünce hemen sırtındaki heybesine sarılmış ve kumaşını almış eline.

Çocuk hasretiyle yanıp tutuşan adam zor zaptettmiş sarılmamak için o yumurcağa.

Kız :

"Teşekküy edeyim amcacığım." demiş ya, gözlerini nemlenmiş ister istemez.

Karısı, eşi gelmeyince merak etmiş, geldiğinde de sormuş ve eşinden olup biteni öğrenmiş. Adamın her anlatışında gözleriinin içi parlıyor, evlat hasretini birtürlü bitiremiyormuş. Karısı da rica etmiş eşinden, "Beni de götür oraya, görmek istiyorum o kızı "

Adam, "Hayır, eğer bir kere daha görürsem, tutamam kendimi "

Eşinin ısrarlarına dayanamayınca, sabahın ilk ışıklarıyla düşmüşler yine yola

O gece, yorgunluktan kalbi dayanmayan dede, sabahına ölü bulunmuş döşeğinde. Küçük kız kapının eşiğinde ağlıyormuş hıçkıra hıçkıra

Bunları gören adam ve eşi, mahallenin büyüklerine danışıp, hallerini de anlatınca, küçük kızı kendilerine evlat edinmişler.

Dede, hergün torununun yanına gelip, okşarmış başını.. Tabi kimse görmezmiş onun ölümsüz ruhunu.

Aile tam anlamıyla oluşmu; kızın anne ve babası, onların ise yıllardır hasretini çektiği dünyalar tatlısı bir kızları olmuş. Duaları kabul olmuş sonunda.

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine :) Darısı evlat isteyenlerin başına :)

**

Sevinç

( Evlat Hasreti başlıklı yazı Sevinç A. K. tarafından 17.12.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu