“Dünyadaki amacınız nedir?” sorusuna muhatap olan insanların büyük çoğunluğundan, “mutlu olmak” cevabını alırsınız. Hepsi gerçek mutluluğu yaşayabilmenin yollarını arar; mutlu olabilmek için bir hedef belirler. Hedefe ulaştıklarında mutlu olacaklarını düşünürler ancak yanılırlar… Ya hayal ettikleri mutluluğu bulamaz ya da kısa süreli bir mutluluk yaşarlar. 


         Yöneldikleri her hedefte sonuç hep aynıdır. Mutlu olduğunu düşündüğünde dahi, kişinin içini sıkan ve ona huzursuzluk veren onlarca konusu vardır. Bazen de mutlu olduğunu söylerken gerçekte rol yapar; o sahte bir mutluluktur. 

         İnsanın gerçekten huzur ve mutluluğa kavuşması, sıkıntısız yaşaması, yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu hedeflediği bir yaşam sürmesiyle mümkündür. Rahmeti her şeyi kuşatan Rabb’imiz bu gerçeği Kur’an’da haber verir. 

Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur. (Rad suresi, 28) 

                         Kur’an’daki bu sırdan habersiz olan bazı insanlar, her yolu denedikleri halde düşledikleri mutluluğu yakalayamamalarının, yaşamın değişmez gerçeği olduğunu düşünürler. Oysa Allah her konuyu çözümüyle birlikte yaratır. Her konudaki sorunun olduğu gibi, mutsuzluğun çözümü de Kur’an’da insanlara bildirilir. İnsanlar ancak Allah’ın emrettiği güzel ahlakı yaşadıkları, O’nun, üzerlerindeki korumasını kavradıklarında dünya hayatından zevk alabilirler. Ancak o zaman çevrelerine Allah aşkıyla bakar, O’nun benzersiz sanatıyla yarattığı güzellikleri gereği gibi takdir edip, mutlu olmayı başarabilirler. 

                  İnananlar her durumda Allah’a güvenen, her işinde O’na yönelip dönen, Allah’ın hoşnutluğunu yaşamının hedefine yerleştiren insanlardır ve Rabb’imizin sonsuz rahmeti, sevgisi ve yardımı sürekli onların üzerindedir. Allah; “…Ve sizin Allah’ın dışında ne bir veliniz vardır, ne bir yardımcınız. (Şura Suresi, 31) ayetiyle haber verdiği gibi, inananların yanındadır ve onları hiçbir zaman yalnız ve yardımsız bırakmayacağını vaat eder.

                          İmam Rabbanî de Allah’ı anmanın önemi konusunda Mektûbat’ında şu sözleri söyler: “Yavrum! Annenin yavrusuna karşı yaptığı gibi daha ne zamana kadar kendine böyle titreyeceksin? Daha ne güne kadar nefsin için üzülecek, sıkıntılara düşeceksin? Yakında elbet öleceksin. Zümer Suresi 30. ayette şöyle buyruldu; “Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir.” Bu kısa zamanda yapılması gereken en mühim şey, çok zikir yaparak kalbi hastalıktan kurtarmayı düşünmektir. Çabuk biten bu zamanda Allah’ı hatırlayarak, manevi hastalığa ilaç yapmak en büyük vazife olmalıdır. Allah’tan başkasına düşkün olan bir gönülden hiç hayır umulur mu? Dünyaya eğilmiş olan ruhtan, nefs-i emmare daha iyidir.” 

                Allah’ı anmak; yemek, içmek, soluk almak kadar hayati önem taşır. Kalbi tatmin olmayan kişi şuursuzca, gaflet perdeleri ardında yaşadığının farkında dahi değildir... Kalbi içtenlikle Allah’a bağlamak, her şeyi Allah’ın yaratmakta olduğu gerçeğini düşünmek, insanın gerçekleri görmesini engelleyen perdeleri bir bir kaldırır; dünya ve ahiretin güzelliklerini önüne serer. Şeytan, Allah’a yakınlaştıracak her şey gibi cenneti de insana unutturmaya çalışır. Cenneti her an hatırda tutmak, cennet ehlinin özelliklerini kazanmamıza sebep olacaktır. 

              Şunu unutmayalım; gerçek mutluluk için Rabb’imize gönülden, tam bir teslimiyetle bağlanmamız ve yaşamımızın her anını Kur’an ahlakına uygun bir şekilde yaşamamız gerekir... Dünya hayatında ne denli zorluk ya da sıkıntıyla karşılaşırsak karşılaşalım, Allah bizim için en hayırlısını yaratır. Sabredelim; olaydaki hayır ve hikmeti görmeye çalışalım.

           Ancak Allah’ı anarak ve Onun hoşnutluğunu gözeterek mutlu yaşayabiliriz. O zaman mutmain olur kalbimiz ve –Allah’ın dilemesiyle- daha dünyadayken adeta cenneti yaşarız.
( Mutmain Kalp başlıklı yazı fuatturker tarafından 19.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu