Daha küçücük bir askeri lise öğrencisiyken kalbimde yer tutmuş , vatanseverliğin ve milliyetçi duygularımızın kaynağı olmuştun .
55 sene evveldi. Şehit edilen 8 ırkdaşımızın ardından gözyaşı dökmüş ve ilk şiirlerimden birini yazmıştım .
Sonra Anadolu'muzun her yanından dalga dalga " Kıbrıs bizim canımız , feda olsun kanımız " haykırışları yankılandı . Açık hava toplantılarında binlerce insanımız "Ya taksim ! Ya ölüm !" diyerek dünyaya ferman okudu .
Sonra uçaklar uçurduk , adada gizli direniş örgütleri kurduk . 1959 yılında yeni bir Kıbrıs Devletinin garantörü olarak Londra'da imzalar attık .
İngiliz sömürgeliğinden kurtulan yeni Kıbrıs devletinde Devletin başı olan bir papaz (Makarios ) baskıcı bir siyasetle işi götürmeye başladı . Rum çeteleri katliamlar yapıyor , Türkiye uçaklarını gönderiyor , askerlerini gemilere bindiriyor fakat bu kıpırdanışlar başta ABD olmak üzere engelleniyordu .
1967 yılına gelindiğinde Kıbrıs'taki birçok Türk mahalle ve köyleri yakılmış , yüzlerce insan şehit edilmişti . Kıbrıs üzerinde uçuş yapan uçaklarımızdan biri düşürülmüş ve pilot yüzbaşı Cengiz Topel esir alınarak şehit edilmişti . Mersin limanından Akdeniz'e açılan nakliye gemilerine bindirilmiş Türk askerleri savaş gemilerimizin korumasında adaya yaklaşırken "Geri dön !" emriyle şaşırıp kaldılar . Subaylarımız ve erlerimiz gözyaşlarını saklıyamıyorlardı .
ABD Akdeniz 7.Filosu Türk gemilerinin yolunu kesmişti .
Anne, yavrusunu koruyamıyordu . Sonra bir sürü görüşme ve toplantılar birbirini izledi .
Türkiye için adadaki soydaşlarımızın can güvenliğinin yanısıra adanın Yunanistan'ın kontrolüne geçmemesi de stratejik açıdan bizim için çok önemliydi .
Papaz Makarios siyaseti değiştirdi . Artık katliamlar yapılmıyordu ama Türkler üzerinde çok sinsi bir siyaset uygulanıyordu . Türklerin İngiltere'ye göç etmeleri kolaylaştırıldı. Malları uygun fiyatlarla satınalınıyor ve bir gecede İngiliz pasaportu çıkarılıp adadan yolcu ediliyorlardı . Günümüzde adada yaşayan Kıbrıs'lı Türklerin sayısının çok üstünde bir nüfus İngiltere'de İngiliz vatandaşı olarak yaşamaktadır .
Papaz Makarios Türklerin boğazındaki ilmeği sıkıyor sonra boğmadan gevşettiği ilmekten kurtulanlar selameti İngiltere'ye kaçmakta buluyorlardı ama tabiidir ki bu kurtuluş fakir Türk köylüsü için olmuyordu .
1974 yılına gelindiğinde Yunanistan'daki generaller cuntası güdümündeki EOKA çetesi Papaz Makarios'u devirdi ve papaz adadan kaçtı . O zaman bildiğimiz olaylar başladı ve Türkiye garantörlük hakkını kullanarak adaya çıkarma yaptı . 1967 yılında olmayan çıkarma gemileri ve paraşütçü birlikler artık adaya ayak basarak önemli yerleri ele geçirdiler.
Ne güzel günlerdi o günler .. Kıbrıs halkındaki sevgi ve coşku görülmeye değerdi . Kıbrıs Türkleri Türk bayrağının huzur veren gölgesinde can ve mal güvenliğine kavuşmuştu .
Çok isabetli bir kararla Karadeniz bölgesindeki fakir Türkler adaya göçmen olarak getirilip Rumlar'dan ve Kıbrıs'lı Türklerden arda kalan sınır bölgelerine yerleştirildiler . Türkiye'den gelen bu fakir göçmenler adada ikinci sınıf insan muamelesi görüp horlandılar . 1977 yılında Kıbrıs'ta yeniden kurduğumuz Kıbrıs Ordusunda (Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı) bir Binbaşı olarak görev yaparken genç bir asker yanıma gelip " Komutanım , bunlar bize çok eziyet ediyorlar . Bize Türkiya'lı diyerek hakaret ediyorlar " diye şikayet ettiğinde " Sabret evladım ! Bu ada sizin , bu adanın garantisi sizlersiniz " demiştim .
O zamanlar Türkiye'den gönderilen göçmen sayısı tahminen 80 bin, Kıbrıs'lı sayısı ise 120 bin kadardı . Kıbrıslı anneler bir veya en fazla iki çocuk sahibi olurken bizim fukara göçmenlerin köylerinden geçtiğimde kırmızı yanaklı çocuklara sevgiyle bakardım . Kıbrıs Türklerinin köylerindeki çan kulesindeki istavrozu sağlam kiliselerin içinde tavuklar eşinirken göçmen köylerindeki kiliselerin haçlarının sökülüp camiye çevrildiğini ve içeriye eski kilimlerin döşendiğini ibretle görmüştüm .
Kıbrıs'ta devlet kadrolarının hepsi Kıbrıs'taki adalı Türklerin elindedir . Bunların maaşı Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden gönderilen paralarla ödenir . Öğretmenler tamamen aşırı sol sendikaların güdümünde olup grev hakları vardır .
Kıbrıs'ta yaygın toplu taşıma araçları yoktur . Her ailede en az bir özel araç vardır . İki kişiden biri Müdür diğeri Memur 'dur . Karı koca , vasat düzeydeki bir eve en az 6 bin lira para girer ama yine de geçinememekten şikayet ederler . Bir aşiret kadar bile kendilerini yönetemezler ve her olumsuzluk Türkiye'ye fatura edilir . Türkiye, memeleri süt dolu bir maltız keçisidir onlar için .
Çalışmayı sevmezler . Rahatlarına düşkün bir toplumdur .
30 sene önce manifatura dükkanında kendisine acı bir olayı anlattığım Girne'li Fuat Amca çok üzülmüş ve şöyle demişti " Bak Binbaşım ! Biz Rumlarla çok kız alıp verdik. Bizde müslümanlık kalmadı . Birazcık Türklük varsa onu da Türkiye'den gönderilen eski muallimlere (öğretmenlere) borçluyuz."
30 yıl geçti aradan Kıbrıs'lı Fuat Amca !
Bilmem ki öldün mü yoksa sağ mısın ? Öldüysen rahmet , hayatta isen selamet dilerim. Bildiğim kadarıyla çoktan beri Türkiye'den adaya muallim gitmiyor sadece para gönderiliyor .
Pankart açanların ve aldıkları parayı az buldukları için Türkiyalılara (!) her gün küfreden bazı yaratıkların müslümanlığından vazgeçtik damarlarında birazcık Türk kanı olduğundan bile şüphe duyuyorum Fuat Amca !