Allahın Tarafında Olmak
Kimi insan dünya hayatına öylesine tutkuyla bağlıdır ki yaşı ilerlediği
halde çocuk gibi davranır, bir türlü yaşlanmayı hazmedemez. Yıllara ve
yaşlanmaya kafa tutmak, direnmek, diklenmek, karşı koymak gerektiğini
söyler. Ona göre yaşlılığı kabullenmek ölüme atılan adımlardan ilkidir.
Hatta kişi yaşadığı güzel hayat nedeniyle ’Allah’ın sevgili kulu’
olduğunu düşünür. Ancak gerçek anlamda kulluğun sorumluluğunu
üstlenmemiştir, yapması gerekenleri yerine getirmemiş, Allah’tan uzak
yaşamıştır. Bu kişi kendince bir din yaşar; Allah ile manevi dünyasında
konuştuğunu söyler, vicdanını rahatlatmaya çalışır.
Dünya
hayatına ’aşık’ bu kişi kendisini ölüme iyice yakın hissettiğinde hayatı
pişmanlık ve ızdıraba dönüşür. Kimi insan yaşı kaç olursa olsun, ya
kendini yeterli gördüğünden ya da Allah’tan uzak yaşamını hala dolu dolu
sürdürme niyetinde olduğundan bu duyguya kapılmaz. Ancak söz ettiğim
kişi şimdi ölümün yakınlığını anlamış, vicdani duyarlılığı artmış,
geminin limandan uzaklaşmak üzere olduğunun farkında, gidiş zamanını
adeta matem içinde beklemektedir.
Allah’a döndürülme vakti bu
kişi için müthiş ürkütücü bir düşünce iken, mümin için bu olay Rabb’ine
kavuşmaktır ve büyük bir nimettir. Mümin hep sonsuz yaşamın özlemi
içindedir. Sonsuz hayatının nimet ve güzelliklerle dolu olması için
dünya hayatı boyunca Allah’ın rızasını kazanmaya çaba gösterir. İlmini
ve imanını geliştirir, derinlik kazanır, Rabb’ine yakın olmak için
çalışır.
O, bu yönde samimi çabasını artırdıkça, Allah ona
güzelliklerini, harikalarını gösterir. Güzelliklerin farkına vardıkça,
yarattıklarındaki mucize delilleri gördükçe insanın aklı açılır. Daha
fazlasını görmeye, idrak etmeye başlar. Tanık olduğu herşeyle şevki,
heyecanı ve yakini daha artar; daha da derinleri görür. Gördüğü
güzelliklere karşı fiili olarak da hoşnutluğunu ifade eder, o güzelliği
yaratanın Allah olduğunu dile getirir, O’nun gücünü gereği gibi takdir
eder, tüm övgüsünü sevdiğini sevmediğini ayırt etmeyerek sayısız
nimetlere kavuşturan Allah’a yöneltir.
Allah, insanın samimi
niyetine göre karşılık verir, yaratır. İnsan duasında içten, istekli ve
ısrarlı talep ettiğinde Rabb’i icabet eder. İman etmek çok büyük
konfordur. Önemli bir konfor olduğu içindir ki, konsantrasyon
gereklidir. Vicdanını tam kapasite kullanmak, çok samimi olmak, tek
velisi ve dostu olan Allah’a sımsıkı sarılmak, asla bırakmamak...
Bazı
insanlar, tarafsız düşündüğünü söyler ancak insan her durumda Allah’tan
yana olmalıdır. Bediüzzaman’ın, “bitaraf olan bertaraf olur” sözüyle
dikkat çektiği gibi, mümin her olayda Allah’ın razı olacağı tarafta
durur.
Mümin baktığı herşeyde Allah’ın tecellilerini görür,
Allah’a ve yarattıklarına karşı sevgi ve şefkatle yaklaşır; bir an bile
tarafsız düşünme gafletine kapılmaz. Mümin negatif ya da nötr değil, her
an pozitiftir. Negatif ya da nötr olmak hüzün, karamsarlık ve
ümitsizliktir. Dolayısıyla Allah’ın tarafında olmamak dehşet vericidir.
Allah’ın yolunda yaşamayan insan, sevgisini, şefkatini, muhabbetini
kalbinde öldürür. Kendi mutsuz dünyasında "Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar." (Yunus Suresi, 44) ayetiyle bildirildiği gibi, azabı yaşar.
İnsan
kalbini Allah’a tam bir teslimiyetle bağladığı, içten ve dostça hep
Allah’tan yana düşündüğünde yolları açılır. Olumsuz düşündüğünde ise
sonrasında çok pişmanlık duyar, ızdırap çeker, hasta olur. Allah, insanı
derin ve olumlu düşünecek şekilde yaratmıştır. İnsan yalnızca samimi,
ısrarlı, sabırlı ve kararlı olup Allah’tan yana olmakla, tavrını hep
Allah’tan yana koymakla sorumludur. Böyle olduğunda sürekli yolu açılır;
Allah’ın sunduğu güzelliklerin lezzetini tadar.
Allah asla
bırakılmaz, unutulmaz. Ufacık dünyevi bir çıkarıyla çatıştığında -haşa-
Allah’ı bırakan kişi şaşkınca sapkınlık yolunu tutar. İnanan insanın
yaşam amacı dünyaya değil, Rabb’ine aşkla bağlanmaktır. Yalnızca O’na
kul olmak, O’na şevkle ibadet etmek, O’nun için yaşamaktır. O aşk,
sonsuzluğa kilitlidir ve o aşk asla bırakılmayan bir aşktır.
Fuat Türker
(
Allahın Tarafında Olmak başlıklı yazı
fuatturker tarafından
9.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.