İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla
canlarıyla cihad edenlerinAllah katında büyük dereceleri vardır. İşte
’kurtuluşa ve mutluluğa’ erenler bunlardır. Rableri onlara katından bir
rahmeti, hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan
cennetleri müjdeler. (Tevbe Suresi, 20-21)
Hicret,
inanan insanın yaşadığı toplumdan bedenen, kalben, ruhen ayrılması, yola
çıkmasıdır. Allah’ın kutlu elçilerinin ortak kaderidir; onların
yolundan gidenlerin de yaşamlarının bir bölümünde, farklı biçimlerde
tattıkları, zafere ulaştıran fiili duadır. Hicret mücadeleden kaçmak
değil, Kehf Ehli gibi zulme direnmek, karşı durmak, zincirleri
kaldırmaktır. Amaç; sonlu olan her şeyi terk ederek, sonsuz olana
kavuşmaktır.
Müminlerin, içinde yaşadıkları toplumu terk
etmelerinin nedeni, kendilerini tehdit eden inkarcıların davranışları
değildir. Çünkü iman edenler bilirler ki, Allah dilemedikçe inkar
edenler kendilerine hiçbir şekilde zarar veremezler. O halde hicretin
nedeni nedir?
Hicret oldukça uzun ve zorlu bir mücadeleden sonra
gerçekleşir. Müminler hicret etmeden önce, insanları doğru yola
iletebilmek için ellerinden geleni yapmış, tehdit ve baskılara
sabretmişlerdir. Elçiler, Allah’ın buyruğu olmadığı sürece yaşadıkları
toplumu uyarma görevlerini bırakmamışlardır. Karşılaştıkları zorluklara
da sabır ve tevekkülle göğüs germişlerdir. Yani hicretin nedeni,
inkarcıların uyguladıkları baskılar değil, Allah’ın bu konudaki
buyruğudur; hicret ancak Allah’ın dilediği anda gerçekleşir.
Dünyaya
ait tüm nimetler, hicret durumunda terk edilir. Bu yüzden hicret,
insanın gerçekte samimi iman sahibi olup olmadığını gösteren önemli bir
imtihandır. Tarih boyunca bu imtihanı yaşayan samimi müminler
Rabbimiz’in hoşnut olacağı bir ahlak göstererek, Allah’ın hicret
buyruğuna itaat etmişlerdir.
Hicret eden müminler, yalnızca
sahip oldukları olanakları değil, birlikte yaşadıkları yakınlarını da
terk etmek durumunda kalırlar. Kimi zaman inkarlarına tanık oldukları en
yakınlarıdır; anne babaları, çocukları, kardeşleri, eşleri… Bu nedenle
en yakınlarını da terk ederler…
Kur’an’da Hz. Muhammed (sav),
Hz.Lut (as) ve Hz. İbrahim (as)’ın hicretleri anlatılır. Örneğin Hz.
İbrahim, babasından kopup Allah’a hicret ederken, "Sizden ve
Allah’tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua
ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım. "
(Meryem Suresi, 41, 48 ) sözleriyle Allah’a dua eder. Hz. İbrahim bu dua
ile mutsuz olmayacağını belirtir; böylece Allah’a olan teslimiyetini de
ortaya koyar.
Kur’an’da Allah’ın, "alemlerin kadınlarına üstün
kıldığı" Hz. Meryem’in de Rabb’ine boyun eğip, ailesinden ayrılarak
hicret ettiği haber verilir.
Kur’an’da kıssaları anlatılan Kehf
Ehli de yaşadıkları cahiliye toplumundaki baskı ve zulümden mağaraya
sığınan gençlerdir. Onlar iki ayrı hicret yaşamışlardır. İlk hicret, "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi’dir; İlah olarak biz O’ndan başkasına kesinlikle tapmayız." diyerek,
toplumlarındaki insanların sapkınlığı nedeniyle yaşadıkları manevi
hicrettir. Cahiliye toplumunun dininden kopan gençler, ardından fiziksel
hicreti yaşamış ve mağaraya sığınmışlardır. Hicret eden her mümin önce
manevi, sonra da fiziksel hicreti yaşar.
İnanan insan Allah
yolunda hicret ederek, nefsani ve dünyevi tüm bağlarından kopar.
Zahirinde kayıp gibi görünen bu yolculuk, insana en büyük nimetlerin ve
-Allah’ın dilemesiyle- sonsuz cennetin kapılarını açar.
Samimi
olarak düşünelim: Benzer bir durumla karşı karşıya kalsak, Kur’an’da
hicretleri anlatılan müminlerin gösterdikleri güven ve teslimiyeti
gösterebilir miyiz? Bir anda yaşamımız boyunca kurduğumuz düzeni, sahip
olduğumuz herşeyi, yalnızca Allah’ın hoşnutluğu için bırakıp,
kararlılıkla O’na yol alabilir miyiz?..
Bu soruların cevabı her samimi mümin için "Rabb’im dilerse, evet" olmalı...
Hidayet
lütfeden, doğru yola ulaştıran Allah, müminlere hem dünyada büyük bir
fetih ve zafer lütfeder, hem de onları sonsuz cennetle müjdeler.
Rabbimiz, Kendi yolunda yolcu olanların ahiretteki duraklarını şöyle
bildirir:
“... hicret edenlerin, yurtlarından
sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp
öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından
ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah katından bir karşılık
(sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O’nun katındadır."
(Al-i İmran Suresi, 195)
(
Hicret Zulme Direnmek Zincirleri Kaldırmaktır başlıklı yazı
fuatturker tarafından
23.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.