Zaman beni mahkûm etti sen olmaya
Bakışlarım
Bazen akrep, bazen yelkovan oldu
Duvarda kopan vaveylalara inat
Bu akşamda sen diye ruhumu saydı…
Kırmızı güller derdim
Tahir ehramından
Gülleri sererek
Zühre’yi Pervin’e dost
fezadan indirdim
Mecnunca oduna yandığım
sahra kumlarından
Çağırdım rüyama
Leyla’yı peşim sıra
kızıl kumlarda gezdirdim
Dağlar avucumda un
olmanın şaşkınlığını yaşarken
Şirin’i beyaz duvağında
görmeye geldim
Her hıçkırık bir kazma
sesiydi
Dizelerimi değil de ben
ruhumu çarmıha gerdim…
Bazen kırıldım küstüm
dünyaya
Garip oldum, yüz döndüm
Acem’e
Putları kıskandıracak
güzel Sanem’e
Yol verdim
Çöller diyarı Şam’da
gezdirdim
Hasreti kına yaptım
yaktım başıma
Eyüp oldum, sabrımı
cihana öğrettim
Aşk kuyularından çıkan
ak sularda
Arındırdım kendimi,
Hasreti ben aşk
terennümüyle sevdim
İbrahim’e yoldaş olan
ateşin
Yaktığı tek yürek ben
oldum
Zemzem olup İsmail’in
gönlünde kanarken
Çalınan bıçak sen,
Ben ise İsmail’in
yerine kurban oldum.
Gaziantep, Nisan 2012