Allah'ın kadrini takdir edemeyen insanların ortak noktası, sunulan güzellik ve nimetlerin gerçekte Allah'ın tecellileri olduğunun ve Allah'ın bunları dilediği kişiye bahşettiğinin bilincinde olmamaları. Bu kişiler bencil tutkuları yüzünden, güzelliklere yalnızca kendileri sahip olma arzusu duyarlar. Elde edemediklerinde de sıkıntı hisseder, strese girerler. Arzu ettikleri şeye bir başkası sahip olduğunda ise kıskanır, haset ederler.

Söz konusu kimseler çevrelerindeki güzellikleri de gereği gibi takdir edemezler. Gördükleri ve sahip oldukları nimet ve güzellikler için Allah'a şükretmez, hep daha iyisini daha güzelini ister, tevekkülsüz ve tahammülsüz olurlar. Kendilerinden daha güzel, daha zengin, daha iyi bir iş ya da kariyer sahibi, daha tanınan ya da daha saygın olan birini gördüklerinde müthiş rahatsız olurlar.

Kısaca tanımladığım bu ruh haline sahip insan, nerede yaşarsa yaşasın mutlu olamaz. Haz alamamak bir yana, her güzellik ruhuna azap olur, işkence olur.

Mutluluğu Kur'an ahlakı dışında arayan kişi kendince tekdüze hayatına renk katmaya çalışır; gezer, dolaşır, tatile çıkar. Ancak denediği her şeyin sonunda yine mutsuzdur, huzursuzluk içindedir. En eğlendiğini zannettiği anda bile gerçekte içi bunalır. Bilmez ki asıl lezzet imandadır, Allah'ın beğendiği ahlâkı yaşamaktadır. Yaptığı diğer her şey yalnızca birer seraptır: 

"İnkar edenler ise; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allah'ı bulur. (Allah da) Onun hesabını tam olarak verir. Allah, hesabı çok seri görendir. " (Nur Suresi, 39)

Allah Tüm Kuvvet ve Kudret Sahiplerinin Üzerinde Olandır

Sorunların çözümünün ya da bir zararı önlemenin tek yolunun üstün güç sahibi olan Allah'a dayandığını kavramak ve yalnızca O'na sığınmak, insana müthiş güven verir.

"Ol" emriyle tüm kâinatı yoktan var eden, insanı bir damla sudan yaratan Rabb'imiz dışında sığınılacak hiç kimse ve hiçbir makam yoktur. Allah dışında yardım umut edilenlerin, kendilerine bile yardıma güçleri yetmez. İsteyen de istenen de acizdir. Kur'an'ın da haber verdiği gibi: 

Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. (Hac Suresi, 73)

Rabb'imiz yukarıdaki ayette olduğu gibi bir sineği dahi örnek vermekten çekinmez. İnkâr edenler verilen örneklerle neyin amaçlandığını düşünedursun, iman edenler örneklerin detaylarını keşfetmeye, dolayısıyla Allah'ı gereği gibi takdir etmeye çalışır, vesile ararlar. Örneğin birçok canlı, bedeninde üretip salgıladığı kimyasal maddeyi kimi zaman saldırıda, kimi zaman da korunmada kullanır. Akıl ve şuur sahibi olmayan bir canlının, bu salgıları üretmesi, bunların ne işe yaradığını ve ne zaman kullanacağını bilmesi, dahası bu canlı türünün bütün üyelerinin bu bilgiye sahip olması, Allah'ın benzersiz yaratmasıdır. 

Bediüzzaman'ın 28. Lem'a'da sinekler hakkındaki, "Hem sıhhiye neferleri, hem tanzifat memurları (temizlik görevlisi), hem kimyager olduklarına ve geniş bir hikmete mazhar bulunduklarına delil ise, onların gayet kesretidir (çokluğudur). Çünkü kıymettar, menfaattar şeyler teksir edilir (çoğaltılır)" ifadesi bu benzersiz yaratmaya dikkat çeker.

Allah, tüm güzellik ve nimetleri sürekli olarak yaratır ve her birinde gücünün kanıtları olan muhteşem detaylar var eder. Her şeyi, dilediği gibi takdir eder, O'nun dilediği gibi yaratmaya gücü yeter. Allah'ın kelimeleri asla tükenmez. Genelleme yaparak dahi sayamayacağımız tüm bu nimetleri, dilediği anda da giderip yok edebilir. 

Yüce Allah'ın tüm bu güzellikleri yaratmasındaki hikmetlerden biri, düşündürmektir. Dünyada Allah'ın dilemesiyle varız, Allah'ın dilemesiyle yaşıyoruz ve yine O'nun dilemesiyle ahiretteki sonsuz yaşamımıza devam edeceğiz. 

Bizlere düşen, karşılıksız sunulan bu nimetlere ve güzelliklere şükretmek, Allah'ın gücü karşısındaki aczimizi, O'na muhtaç olduğumuzu bilmek ve yalnızca O'na yönelmektir. İman eden insan cesurdur, güç ehlidir; üstün, kuvvetli, güçlü ve şerefli olan Rabb'i karşısındaki aczini bildiği için üstündür.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         
Bizler Allah'a döndürülecek olan varlıklarız. Dünyada yapıp ettiklerimizden ve Allah'ın sonsuz rahmetiyle bahşettiği tükenmeyen nimetleri nasıl kullandığımızdan sorgulanacağız. Zamanı "öldürmek", sahip olunan ilmi insanlarla paylaşmamak, Allah'ın emanet olarak verdiği bedene fiili dua anlamında iyi bakmamak, çocuklarımızı Allah'tan ve imandan uzak yetiştirmek gibi Allah'ın bahşettiği her nimetin, O'nun rızası dışında gereksiz yere harcanması israftır. Allah, israf ederek saçıp-savuranların, Rabb'ine karşı nankör olan şeytanın kardeşleri olduklarını haber verir. Bu asla unutmamamız gereken önemli bir gerçektir… 

Bediüzzaman, Allah'ın sunduğu nimetlerin israf edilmeden, veriliş amacı bilinerek tüketildiğinde bereketin, şükrün, lezzetin artacağını ve insanın sağlıklı kılınabileceğini ifade eder: 

"Evet iktisat hem bir şükr-ü manevi, hem nimetlerdeki rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet, hem kat-i bir sürette sebeb-i bereket (bereket sebebi), hem bedene perhiz gibi bir medar-ı sıhhat (sağlık sebebi), hem manevi dilencilik zilletinden (aşağılıktan) kurtaracak bir sebeb-i izzet (izzet sebebi), hem ni'met içindeki lezzeti hissetmesine ve zahiren (göründüğü gibi) lezzetsiz görünen ni'metlerdeki lezzeti tatmasına kuvvetli bir sebeptir. İsraf ise, mezkur (zikredilen) hikmetlere muhalif (karşı-ters) olduğundan, vahim neticeleri (sonuçları) vardır." (Risale-i Nur Külliyatı, 19. Lema)

Sevdiğini sevmediğini ayırt etmeyerek sayısız nimetlere kavuşturan Allah, lütfettiği nimetleri önemsemeyen, düşüncesizce israf eden, kendince küçümseyen, şükretmeyip nankörlük eden kişileri, hayatın kaynağı olan suyu ellerinden almakla tehdit eder. Allah bu nimetleri ortadan kaldırsa, bunları tekrar getirecek hiçbir güç yoktur.

"… Haber verin; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olsa, bu durumda kim size bir akar su kaynağı getirebilir? (Mülk Suresi, 30)
( Suyunuz Yerin Dibine Göçüverecek Olsa... başlıklı yazı fuatturker tarafından 23.05.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu