“Sabrım yalınkılıç;
artık bu deryalarda umuda dair
mecra kalmadı…”
Avuçlarımı kızıl kana bandığım
günden beri direnmenin
sığınmacı hükmündeyim
Diyorum/ki!
umuda tüllenen çiçekler
kaç öfkeyle yüreklerinden
tutuştu yangın dilinde
kanmak baştan aşağı
yanmaksa solungaçların
duman körüğünde sınavı
Şekilsiz ölü değilim;
kaderim kimin elinde/ki
her dediği olay…
her dediği karnaval
gırnata/zurna
şakşak…
Gül alıp satmanın zamanı geçti
şimdi insanlar satılıyor mezatta
diline açlık kınası sürülmüş
pecmürdeler…
“Zulümhane diye sunulan ötekileştirmenin
elbet vardır berisi…”
Kızılcık şerbeti içtiğimizden beri
dalında kuruyor hüzün…
Ağlak bir gülüşe demirçelik
günebekanlar evladır…
Şiirgen yaraların
merhemi şu betimler
karalar olmasa akta olmaz
gönül ektiğimiz tarlalarda
Ve biçilen!
ömür teranelerinde
iki dirhem karanfil keser
tuz basılan yarayı…
Gül alıp satmanın zamanı değil…
gül yağı revaşta artık…