Adam âşıktı kadına.

Kadın ise ona karşı cilveliydi ama boş değildi.

Adam kolaydı kadına göre kadın ise zor mu zordu adama göre.

Adam kadına yaklaştı ve kollarından tutup kendine çekti. Sanki kadının gözlerini içine çekti, yüreğini, bakışını, sözlerini… Kadın bitti gitti sanki. Mecaza karıştı bir anda. Yerinden yeller esti kadının. Ruhunu emdi adam kadının, kadın eridi bir mum gibi. Tükendi bir anda. Gözsüz kaldı tabiri uygunsa, sözsüz kalakaldı öylece kadın. Kilitlendi adama, gözlerini alamadı başka yöne, sözlerini çeviremedi başka mevzuya. Hapsoldu adama kadın, prangalar vuruldu yüreğine, zincirlerle bağlandı ellerine adamın. Aşkın kemendiydi atılan kendisine, ökseydi ayaklarına dolanan, kapandı içine düştüğü; aşkın kapanıydı ve adam onu kapmak üzereydi.

 

                  Neler oluyordu bir bakışta, kadın inanamıyordu haline. Daha önce hiç böyle olmamıştı. Böylesine köle olmamıştı hislerine. Gözlerine böyle tutulmamıştı bir adamın. Sözlerine kanmamıştı hiçbir kimsenin! Seyyarelerdeydi sanki ayakları yer basmıyordu bir türlü.

 

Adam ise şahinden daha keskin gözleriyle kadını avlıyordu habire. Nokta nokta her bir parçasını yakıyordu durmadan. Gözü keskin mi keskin bir nişancıydı belli ve kadını en ince noktalarından vuruyordu ve her vuruşunda bir ah çıkıyordu kadının dudaklarından. Bir ah ki ateşe veriyordu âlemi, yakıyordu, kavuruyordu kül ediyordu herkesi. Kadın an be an eriyordu adamın huzurunda. Kaçamıyordu, ayakları tutulmuştu konuşamıyordu nutku tutulmuştu. Nefesi dahi zor alıyordu, gözleri büyükçe büyüyordu, aklı kaçıyordu. Kadın afalladı ilkin sonra korktu. Kalbi yerinden fırlayacak denli çarpmaya başladı.

 

Adam gayet emindi.

Ve söze başladı adam: “Hayatıma mana kattın demiştim ya!” “Evet” dedi kadın zoraki titrek bir sesle. Uyanmak istemediği bir sevdalı ve hayran bir hal ile. Kaçamak sözler değildi beklediği, kaçamak gözler değildi aradığı… Aşktı beklediği, sevdaydı dilendiği gözlerinde adamın. Sözlerinde aşkın sadakasını arzuluyordu adamın. Can kulağıyla dinliyordu, can gözüyle bakıyordu adama kadın.

     

Adam kadını bir süzdü milyon süzmüş gibi oldu.  Kadın yığıldı boş bir çuval gibi. Kolu kanadı kırılmıştı. O adam ki nefesini sarf ediyordu kadına, ne kadar da kutsal, ne kadar da ulvi bir andı canlanan kadının gözlerinde.

 

Adam devam etti can alıcı gönül okşayıcı kutsayıcı cümlelerle konuşmasına:

“Hayatıma mana kattın demiştim, şu an mana âlemindeyim sevgili!” Kadın ağlamaya başladı hüngür hüngür. Gökyüzü yırtılmıştı kadının gözlerinde. Gökyüzü akıyordu iri kara gözlerinden sağnak sağnak hem de. Güller açacaktı gözyaşlarının ıslattığı topraklarda, aşklar bitecekti gül bahçelerinde. Bülbüller sabahlara değin ötecekti güllerin kapısında, güller kırmızıya boyanacaktı dikenlerinin bülbüllerin kalbine değdiği yerde. Kadın mana kattığı adamın gözlerine baktı çaresiz çaresiz. Bu İsmail’in İbrahim’in gözlerine baktığı gibi bir bakıştı. Züleyha’nın Yusuf’a baktığı gibi bir bakıştı. Bir idamlığın cellâdının gözlerine baktığı gibi bir bakıştı aslında! Bu kadının adama kendini adadığı son bakıştı.

 

                  Adam gözlerinde tutuklu kaldı kadının ve sözlerini hitama erdirdi. “O mana sensin sevgili!” dedi usulca. Kadın yutkundu ve durdu öylece. Manasız manasız adama baktı. Kadın aşka düştü birden. Derde, kadaya, illete, belaya tutuldu. Sıtmaya tutulmuşçasına aşka tutuldu. Kalbini alamadı bir daha adamdan. Aklını başından almıştı bu son kelam kadının, kadın kendinde değildi artık.

Adam kalp avcısıymış meğer. Kalbine düşürdüğü kadınların kalplerini çalarmış güzel sözlerle. Onları kendisine ram ettikten sonra bir sünger gibi çekermiş kalplerini kendi yüreğine. Aşktan o hale gelirmiş ki aşksızlık gıdası olurmuş adamın. Sonra toplamış olduğu kalpleri daha doğrusu çalmış olduğu kalpleri bir torbaya koyup dünyanın dışında oluşturmuş olduğu bir gezegene hapsediyormuş aslında. Gökyüzünde akan her yıldız aslında bu hapisten kaçan kalplermiş karanlık gecelerde. Ve bizler bilmeden dilek tutarız her akan yıldızda, özgürlüğüne kaçan kalplerin şerefine.

                  Dünyadaki bütün aşksızlıkların arkasında hep bir adam varmış böyle kaba saba.

Kalp hırsızı olmak kolaydır, bir kalbe girmek de çok kolaydır lakin o kalpten çıkmak zor olan budur işte. Gireceğiniz kalplere dikkat edin lütfen, zindanınız olmasın bir güzel göz bir özlü söz, mahkûmu olmayın başka kalplerin.

                  Ve bütün gözyaşlarının ardında da bir kadın varmış hep ağlayan. Aşkın rüzgârına bırakın kendinizi ve yüreğinizin sesini dinleyin lütfen, gördüklerinizin değil! Aşkın gri semalarında yüzün yüzebildiğiniz kadar; sema da sizin kanat da sizin olsun tek! Başkasının rüzgârına kapılmayın, tellere dolanmayın lütfen.

                 

       

( Kalp Hırsızı başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 12.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu