Öyle bir hale geldik ki fare yürekli olanlar rüyalarında yahut sarhoşluklarında ya da tek başına kaldıklarından uluorta aslan kesilmeye başlıyor. Buna gülüyorum. Gücün karşısında ezildikçe ezilen büzüldükçe büzülen insanımız hiç olmaması gereken durumlarda bakıyorsunuz ahkâm kesmeye başlıyor. Racon kesmeye kalkışıyor. Oysa tek başınadır bu racon, ikinci bir şekli yoktur. Yahut espri şeklinde telakki edilir çünkü kapasitesi o kadardır.

Fareye rakı içirmişler evin kedisini getirin demiş. Atasözü böyle… Bunu uyarlamamız lazım şimdi toplumun geneline ve dillere sakız olacak denli tutacaktır bu ifade: “O kedi buraya gelecek.”  diye.

Siz kedi yarışını kazansanız dahi yine fare yüreklisiniz. Siz kedi olsanız bile faresiniz yine.

Üst başla koltuk moltukla kedi olamazsınız. Bir kere fare oldunuz mu ömür boyu kediler peşinizde koşar. Kapanlar kurulur sizin için. Peynirler yem olarak sahaya sürülür. Kuyruğunuzdan tutarlar ve istedikleri gibi döndürüp döndürüp kaparlar sizi. Ne yaparlarmış kaparlarmış değil mi?

Hâkimsiniz meğer, astığınız astık kestiğiniz kestik. Kodaman, kalantor bir adam var yüzde yüz suçlu ama ne yapsanız nafile! Hüküm elinizde nasılsa bağırıyorsunuz habire: “O kedi buraya gelecek.” diye…

Doktorsunuz mesela beyaz mı beyaz önlüklerin içinde kıpkırmızı olmuş yanaklarınızla burnunuzdan çıkan öfke dumanları eşliğinde haykırıyorsunuz yine sizi haşat etmiş hasta yakınına: “O kedi buraya gelecek.” diye…

            Kedi gelmez oysa sarhoşluğun vermiş olduğu kandırmaca ile ortalığı velveleye veriyorsunuz işte, bütün kuru gürültü bundan çıkıyor zaten. Kedi bu filmi daha önce seyretmiştir hem de kaç kez. Bakın bunu şu fıkra ile anlatayım sizlere:

Enayi bir araştırmacı sabır ve dikkatle çalışarak iki fareye acıktıkları zaman burunları ile bir zile basmayı öğretti. Üç gün sonra bu farelerden biri diğerine şöyle diyordu: "Enayiyi amma alıştırdık yahu... Her zile basışımızda peynir veriyor"

 

Kedi gelse de sizi yemek için gelecektir, biliyor bunu. Kandıran kim kandırılan kim, aldatan kim aldatılan kim? Çağıran kim çağrılan kim?

            Fareye bira içirmişler, kalkıp oynamış… Votka, şarap, cin içirmişler, yine kalkmış oynamış. Üstelik şarkı, türkü mırıldanmış… Ne zaman ki dayamışlar rakıyı, elini masaya vurmuş ve bağırmış: “O kedi buraya gelecek!”
            Toplumun içine düşmüş olduğu ruh hali böyle: “O kedi buraya gelecek.”   

 Öğretmensiniz bağırıyorsunuz, yürüyorsunuz, eylem yapıyorsunuz maaş azlığından dolayı: “O kedi buraya gelecek.” diye. O kedi sizi ham yapar, biliyorsunuz. Ve bir kükredi mi köşe bucak kaçıyorsunuz.

            Vekilsiniz herhangi bir işte asaleten değilsiniz yani. Aksi bir durum zuhur edince hemen kapı işaret ediliyor size ve siz hemen aynı bandı takıp aynı nakaratı sarf ediyorsunuz: “O kedi buraya gelecek.” Gelmez aslanım yiğidim gelmez, kedi oraya gelmez.

            O kedi buraya gelecek bir Türkiye hikâyesidir aslında.

            Siz fare olduğunuz ve kendinizi fare gibi hissettiğiniz müddetçe, fare kılığında dolaştığınız müddetçe, kendiniz öyle gördüğünüz müddetçe kediler de olacaktır. Siz fare olmayı göze alırsanız kedi olanlar da ortaya çıkacaktır.

            Bir kez fare oldunuz mu bir daha kedi olamazsınız.

            Bir kere peynirli kapana kapıldınız mı bir daha kapan kuran olamazsınız.

            Dönem kedileri dahi yakalayan aslanların dönemidir.

            Kaplanların vaktidir.

            Fare kadar olamayanlara ilanen duyurulur.

            Fare hamaseti edebiyatı yaparak bir yerlere varamayız.

            O kedi buraya gelecek aslında bir zaafın bir acziyetin ifadesidir. Dayak yedikten sonra kaçıp uzaktan küfreden çocuğun halidir.

 

            Kız basmıştır tekmeyi adama. Adam aşk acısı ile yerle yeksan haldedir. Gözyaşları altında bet beniz solmuş bir halde haykırmaktadır. “O kedi buraya gelecek” diye. Oysa kıçında 40 numara aşk ayakkabısı ile basılmış olan tekmenin izi durmaktadır kocaman: “Bu aşk burada biter.” diye…

            Adam basmıştır tekmeyi kıza. Kız bu acı ile apartmanın bilmem kaçıncı katının çatısına çıkmıştır o hız ile. Saçlar dağınık, üst perperişan, sözler nalân mı nalân, gözler kanlı mı kanlı bir halde bağırmaktadır toplanan güruha karşı. “O kedi buraya gelecek” diye. Oysa adam gelmeyecektir kızda bunu bal gibi bilmektedir. Yüreğinde 43 numara bir aşk ayakkabısının izi durmaktadır. Terk edilmiştir bir kere. Gerisi aynı hikâye…

 

            O kedi buraya gelecek aslında hepimizin içine düşmüş olduğu bir ruh halidir.

Bazen içki içip aslan kesilenler olur.

Bazen kafayı bulup dünyayı değiştirmeye kalkanlar olur.

Bazen gaza gelip ortalığı savaş alanına çevirenler olur.

Aslında hepimiz kuralları ve sonucu belirlenmiş olan bir oyunun piyonlarıyız. Nerede duracağımıza, nasıl davranacağımıza hükmeden komutu bekliyoruz.

            Enayiyi alıştırdık, her zile basışımızda bize peynir veriyor diyen farelere döndük.

            Ne kadar ekmek, o kadar köfte bir dünyada ne kadar fare varsa o kadar da kedi olacaktır. Ruh halinizi bu frekansa göre ayarlarsınız mutlu olursunuz.

            Son bir kez;  “O kedi buraya gelecek.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

( O Kedi Buraya Gelecek başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 11.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu