Bir belalı aşk hikâyesidir Nupelda isminin etrafında cereyan eden ve hayat bulan.

Nupelda Kürtçe bir kız ismi olup yeni açmış tomurcuk manasına gelir.

Aslında bir kör dövüşüdür bu aşk, kaderde var olan, alna yazılan.

 

Hafiften esen bir rüzgârın kopartıp ayaklarınızın önüne getirip düşürdüğü bir yapraktır Nupelda. Eğilip almak size düşer, tazeliği ve yeşilliği hatırına, sararıp ayaklarınızın önüne düşmesi onu değersizleştirmez. Kalbinize isabet ederse dalından kopartılmış bir çiçeğin feryadı, denk gelirse gönlünüze sararıp solmuş bir gülün ardından ağır yakan bir bülbülün figanı o vakit Nupelda’yı hatırlayın.

Nupelda bahardır, Nupelda tabiattır, Nupelda dünyadır.

Yaşamasını bilene tabi ki!

 

Bir kalpte açan aşk tomurcuğuydu bence.

Bir gönülde filizlenen aşk çiçeğiydi Nupelda!

Ne kadar aşk biriktirmiş bu yürek, ne kadar aşk depolamış bu gönül şaşırıp kalır insan. Bir millet en çok aşksızlığına yansın, sevgisizliğine yansın. İnsan yanabildiği kadar insandır, yakabildiği kadar değil. İnsan acı çektiği kadar insandır acı çektirdiği kadar değil. Nupelda ise yanan ve acı çeken taraftan olup değme âşıklara, sahte maşuklara taş çıkartacak denli yüreklidir. Bu Nupelda’nın hazin hikâyesidir.

Kadersizliğidir, kederli halidir.

 

            Maşuk olur da âşık olmaz mı?

Gül olur da dalına bülbül konmaz mı?

            Leyla olur da uğruna çöle düşen Mecnun olmaz mı?

            Şirin olur da uğruna dağı delen Ferhat olmaz mı?

           Aşk olur da bu aşka düşen Nupelda olmaz mı?

           Nupelda olur da onun uğruna heba olan Civan olmaz mı?

 

                 Civan mert mi mert bir delikanlıdır. Anadolu çocuğudur. Alnının teriyle çalışır ve kazandığı parayla gül gibi geçinip giderdi. Herkes severdi Civan’ı.

                 Civan gençtir, delikanlıdır.

                 Aşktan kaynamaya başlayan bir yürek sahibidir.     Kabarcıklar kabardıkça yüreği yanmakta ve onu dertlere salmaktadır. Onulmaz bir yara, iflah olmaz bir susamışlık ve hadsiz bir kara sevdadır tutulduğu.

                 Kalbinde açan tomurcuk Nupelda’dır.

                 Yüreğine kök salan sevda Nupelda’dır.

 

                 Aşk sözcüğünün kökenine baktığınızda bir sarmaşık türü olan ‘aşaka’dan geldiği göreceksiniz. İşte aşk bu sarmaşık gibi Civan’ın bedenini ve ruhunu zaptı rapt altına almış ve onun özünü emerek kurutmaya başlamıştı. Nupelda yeşerdikçe Civan sararıyordu. Nupelda gürbüzleştikçe Civan cılızlaşıyordu. Ortası yoktu bu aşkın ikisi de bu duruma gayet şaşkın.

 

          Nupelda Civan’a tutuldu tutulalı dengesi bozulmuştu.

          Civan Nupelda’ya vuruldu vurulalı hizası bozulmuştu.

 

Nupelda sevdikçe çoğalıyor ama Civan azalıyordu.

Bazen öyle oluyordu ki Civan yok olma pozisyonuna düşüyordu. Üfürsen düşecek denli eriyordu. Nupelda azaldıkça Civan çoğalıyordu bu kez. Bir oyun haline gelmişti bu aşk.

Her yanımız Nupelda olmuştu, her yanımız Civan dolmuştu.

Dokunduğu her şeyi altına çeviren adamın hikâyesine benzerdi aşkları.

Nupelda dokundukça aşk palazlanıyordu değdiği yerde.

Civan dokundukça hüzün akıyordu çeşme çeşme…

Her kime baksaydı Civan tuz buz ediyordu basiretini o zatın.

Her kime baksaydı Nupelda toz duman ediyordu mağfiretini o zatın.

 

Nupelda gülerse Civan ağlıyordu.

Civan ağlarsa Nupelda gülüyordu. Biri varsa diğeri yoktu; diğeri varsa biri yoktu.

Nupelda ile Civan sanki birbirlerine haram edilmişti.

Kem gözler onlara olumsuz nazarlarda bulunmuştu.

Bed sesler onlara lanet etmişti.

Nupelda özledikçe Civan kaçıyordu, Civan özledikçe Nupelda dökülüyordu tel tel.

 

İki ucu yanık sopayı tutmaktır aşk!

Ne yapsın Civan şimdi? Ne yapsın Nupelda şimdi?

Aşk azalmaktır tane tane, aşk artmaktır çığ çığ!

Aşkı bulamayana acımalı insan, aşka düşmeyene aşk olsun demeli cümle âlem.

Nupelda varsa Civan da vardır Nupelda yoksa Civan da yoktur.

Civan’ın derdi derttir sahiden, gayrisine ihtiyacı yoktur. Sevmiştir Nupelda’yı. İçine sinmiştir bu ad, içine sığmıştır bu aşk,  içini ısıtmıştır bu sevda! Oysa yaklaştıkça Civan’a uzaklaşıyordu Civan! Kim beddua etmişti böyle! Kimin ahı tutmuştu böyle!

Nupelda Civan’ın gözlerine baktıkça Civan gözlerini kaçıyordu.

Nupelda Civan’ın ellerini tutmak istedikçe Civan ellerini kaçıyordu.

Gayri ihtiyari bir aşktı bunların ki.

Nupelda Civan dedikçe Civan isminden utanıyordu.

Civan Nupelda dedikçe Nupelda kafayı yiyordu.

 

İmkânı olmayan bir aşka yolculuk başlamıştı.

Kavuşmak üzere değil kavuşmamak üzere bir aşktı bu!

Yürekler yanıyordu yanardağ misali elden bir şey gelmiyordu. Üflemekle sönmezdi bu aşk yangını. Feryat figanla dinmezdi bu aşk acısı.

Civan yolunu çizmişti ve bir akşam vakti Nupelda’yı bırakıp gitmişti.

Nupelda kaç gün ağlamıştı, gözyaşları akmıştı sel olmuştu.

Nefesi esmişti yel olmuştu.

Civan’ı terk etmiş el olmuştu.

 

( Nupelda başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 11.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu