…
(Naat – ı Asr…)
“Gül” ki bene konmuş adı,
Bu gönlün birce muradı,
Geçer isem şu “Sırat”ı,
“Koku’n” olsun ömr beratı…
Rabbü’l- Âlemîn istedi
“Güzellik”i “Can’a” verdi
Bir nefeste “OL!”sun dedi:
“Gül’ün Nuru” arşa erdi;
“Gül’ün Sırrı” arzı deldi…
“Gül Yaprağı” güle değdi,
“Gül’ün Eli” bülbüldeydi,
Gül’e gülen güle erdi.
Gül’ün ömrü bülbül derdi…
“Gül Devri”dir ömür Gülşen,
Bülbül ağlar gönüldür şen,
Gül doğmuştur, sen de gülsen,
Ağlayanın özü bülbül…
Bülbülün gönlüdür; Gül Gül…
Dünya güldü o Gül ile,
Gonca gülle bülbül bile,
Seher vakti geldi dile,
O’nun şavkı erdi bize,
Işık değmez bütün “Göz”e…
Yüreğine batan sese,
Can kulağın vereceksen,
Yaratılmışın sırrına
Sen de bir dem ereceksen,
Gelmeli benliğin dize…
O’na eren can ağladı,
Ermeyenin canı yandı,
Şu Bülbül’ün tüm feryadı,
O’nu görmekti imdadı…
Bütün ömrünü adadı,
Bir gonca gül olamadı!..
“Bir Gül” doğdu Gülşen’ine,
Eren kanmaz “Gül Ten”ine,
Rehber sorarsan benine,
“Tek Gül” dolsun ellerine…
“Gül-i Rânâ” O’na derler,
O’nu anan şu yürekler,
Tüm bülbüller bütün güller,
Ter kokusun sinmek diler…
Yüzünü görmek dileyen,
Alnın sürsün nokta arza,
El açmışsa “Ol Niyâz”a,
Seher vakti gülmüş yüzler…
“Sen’in yüzün hürmetine,
Yaratıldı şu gök şu yer,
Rabb’e kavuşursak eğer,
Alın arza her dem değer…
Gül yaprağın dokusunda,
O toprağın kokusunda…
O göklerin ışığında…
“O Gönül”ün ateşinde…
Bülbül’ün “ahh” çekişinde…
O sımsıcak “Gül-Şen”inde…
“Bir Tek Gül’ün nuru yatar…”
“Bütün kalpler “Gül”ce atar…”
Evrenin Nisan Yağmuru’nda,
“Gül Kokusu” duymak için…
İki cihan “Gül”mek için…
Beden surundan vazgeçin…
İşte gördün ben bir “hiç”im…
Bütün Varlık O Gül için…
Şu bir günlük ömür için…
“Gül-âbdân”dan Kevser için…
Ranâ İSLÂM DEĞİRMENCİ