Evra, zaman yüreğimi sende yaktığı kadar
Hiç bir şeyi olgunlaştırmadı bende…
Yine vakitsiz tenhalarında yakıyorsun yokluğunla,
Ölçüsü kaçık bir sancı,
Nefesi dar bir boğazdayım sanki
Titrek nabız atışlarında,
Yak beni evra,
Hadi yak!
Öpsem teninden hangi günah sıraya girer ki şimdi
Şimdi hangi yalnızlık alıp gider başını benden,
Hangi sensizlik pes eder sen geldin diye hayalinle
Hangi vurdumduymaz şair anlatır
Hangi satırları gömülü şiir anımsatır sensizliği
Hangi taş çatlar bu sabırsızlıkta
Yak beni Evra,
Gelişinin ayak seslerinde yak!
Kül olurum,
Yok olurum yeter ki yak.
Ey gözlerini güneş bildiğim,
Yokluluğunda güneşin izini arayan yıldız gibiyim,
Acım taze, yolluğum özlem.
Ki bilirim ayrı kalmış hayallerin ağrısını
Ki bilirim kuruyan dudakların çatlayan yarıklarını
Ve şimdi;
Vazgeçemediğim bir çağrısın dudaklarımda,
Gel diyorum.
Gel/sen diyorum.
Ama…