Bu mektup bir çılgının diğer bir çılgına yazmış olduğu mektuptur. Bu gözle okunsa daha mantıklı olur.
En çok buğulu sesinle “hımmm” deyişini sevdim. Bir yaz akşamı teninizi esip geçen rüzgâr serinliğinde ruhunuzu rahatlatan bu “hımmm” deyişi fethetti beni.
Fatihim oldun ey yar!
Sür atını ben diyarında, otağını kur kalp iklimimde.
Ruhumun dizginlerini al eline.
Ben böyle âşık olmam bir daha, okşa yelelerimi rüzgârda!
Güllüğümsün kalbimde, yerin belli. Cakalı olman bundandır, işvekâr olman sevdamdandır. Naz çiçeğim, gülüşünü esirgeme bu coğrafyada. Tenim bir gülüşüne teşne, yağmur kurumuş toprağa nasıl hayat bahşederse gülüşünde kurumuş gönlüme hayat bahşedecektir.
Ben böyle sevmem bir daha, çıkart tadını vakit varken!
Ben bundan fazlasını veremem sana derdin hep. Ben veririm sana. Al canımı mesela. Oyna kalbimle, sık yumruğunu vur canıma… Gel yanıma hele, sana söyleyeceklerim var daha, beni böyle yakalamışsın sev doyasıya. Aklını başına devşir, işini tersine çevir, aşkını bana döndür, gözlerini bana yönlendir. Daha nen olayım arzu edersen, yoluna yolluk olayım, yüzüne yüzlük, kalbine kalplik, sözüne sözlük, özüne özlük! Beni görmüyorsun o zaman gözüne gözlük olayım can!
Ben böyle yazmam bir daha, oku okuyabildiğin kadar!
Sana şiirler yazdım, anlamadın.
Sana hikâyeler yazdım, çakmadın
Sana roman yazdım, bilmedin.
Sana ne diyeyim daha! Karşına çıktım sevmedin, aklına girdim kabul etmedin, kalbine taht kurdum gelmedin.
Oysa ben hep vardım olduğun yerde.
Güldüğün her yerde hep gülendim.
Ağladığın her yerde ağlayandım.
Heyecanlandığın her yerde heyecanlanandım.
Ben böyle davranmam bir daha, kıymetimi bil!
Bir çılgınlık anıydı Denizatı Kafesi’nde çay içişimiz.
Yaz günü yağmur yağıyordu.
Çılgınız demiştin bu ilk buluşmamızda.
Bu ilk ve son çılgınlığımız olmuştu.
Giderken takılı kalmıştı gözlerim ardında, kaybolmuştun bir anda.
Ben bir daha çılgınlık yapmam, göreceksin ve özleyeceksin beni.
Şimdi ne yazsam, ne konuşsam, ne çizsem söz ve çizgilerim dolanıp sana geliyor.
Kalp mıknatısım oldun biliyor musun? Aklım sana ayarlanmış, kalbim sana dönmüş, sözüm senden dışarı çıkmıyor, özüm zaten seninle dolup taşmış. Daha ne isterim yüce Allah’tan!
Ben böyle anlatmam bir daha, aç kulağını iyi dinle!
Hani canındım, hani sana can olunca hiç çıkmayacaktım.
Hani özlemindim, özlem sadece lafta kalmayacaktı.
Yok güzelim senin gibi değil, senin yolun yanlış yol, senin yolun aşk yolu değil, sevdaya çıkmıyor tuttuğun yol. Uçurumdur bir ilerisi, kayalıktır belki de, çıkmaz sokaktır.
Beni böyle koymayacaktın yol ortasına tek başına. Ben böyle olmayı hak etmiyorum, unutma asla!
Şimdi kalkıp gidiyorum yüreğinden. Birazdan bir büyük boşluk oluşacak kalbinde. Bir heyecan eksilecek, bir çarpıntı azalacak, bir ritim bozulacak. Endişelenme sakın. Usulca giden ben olacağım kalbinden. Alıp başımı senden uzağa gideceğim. Gözyaşlarını akıtma uğruma, zira onlara itibar etmeyeceğim bir daha!
Beni böyle göremezsin bir daha, iyi bak bana!
Saç sakal bırakacağım ki tanıma bir daha.
Üst baş değiştireceğim bilme beni.
Adım deliye çıkacak, yaklaşmayacaksın.
Gidiyorum işte, eserin ortada bak iyice.
Nasip olmaz bir daha sana, sevin delice.
Beni bir daha...
Beni bir daha tanıyamayacaksın, emin ol.