Rabbimin izin verdiği ölçüde Türkiye’de de olsam yurt dışında da olsam Cuma vaktine yakın bir telaşe alır beni. Sabah uyandığımda olağan duşumu almışsam bile bir daha girerim suyun altına, vücudum mu aşınacak anasını satayım. Sinek kaydı traşımı olurum, hem losyonumu hem de parfümümü güzelce sürünürüm, en sevdiğim en temiz elbiselerimden birini giyerim mevsimine göre, böyle kendimi mis gibi tiril tiril hissettiğim bir ambiyansta tutarım camiinin yolunu, oğullarımı da alırım yanıma eğer berabersek. Elbette tüm bunları zaman ve mekan elverişliliğine göre yaparım ama anlayışım ve tarzım hep budur. Girerim camiye hiçbir vesveseye kapılmamak için olabildiğince sağımı solumu gözlemem, bugüne kadar olan deneyimlerim nedeniyle mümkün mertebe hutbeye kulak vermemeye çalışırım ki kalbim bozulmasın, sevabı ziyadesiyledir amma öyle noktalara yeri gelip hadsizce parmak basılıyor ki, sevaba gireceğim diye içimden dünyanın lafını sayıp dökmektense duymazdan gelmeye çalışmak çok daha evla geliyor bana. Huşu içerisinde cemaat ile namazımı kılar, dualarımı eder huzur ile ayrılırım camiden. Ufaktan gökyüzüne başımı biraz kaldırır camii dışındaki ortamda da Rabbime teşekkürlerimi sunarım bana bir Cuma daha ibadetimi yapmamı nasip ettiği için.
Efendim benim sağ kolum ve dostum bir çalışanım, yoldaşım, arkadaşım var. Mesleki alanımıza uygun olarak ODTÜ Uluslararası İlişkiler’den mezun ama İmam Hatip kökenli ve hafız. Alkol’ün a’sını bilmez, hiç kullanmamış yaşamında, son derece sosyaldir, yobaz diye tanımladığımız yönlerden tek bir benzerlik göremezsiniz. Kendince haklı gerekçelerle kaza namazına inanmaz ve daha bir vakit namazını geçirdiğine tanık olmadım, hangi arada hangi derede ifa eder bilmem, kolaya kolay namaz kıldığını da görmem, abdestini alır, küçük ama pırıl pırıl tertemiz mescidimsi bir yerimiz var, orada ifa eder. Ben ise son dakikalara kalırım genelde ve hoca bir vakite başladı başlayacakken bir önceki vaktin farzına dururum ancak. Nadiren de ikimiz cemaat oluruz, ya da beraber kılarız diyelim, şimdi hemen ilmihal tandanslı söylemler başlamasın. Diyebilirim ki ben dinimizi dostumdan öğrendim, nice doğru bildiğim yanlış, yanlış bildiğim doğru imiş. Daha sonraları tüm ailem hatta bütün sülalem Hasan’ımın müptelası oldu her fırsatta.
Ben alkolü severim, hele ki balık ve çiğköfte var ise ortamda hiçbir şansı yok rakılamamamın. İçeceksem bile yatsıdan sonraya ötelerim, çok nadiren de akşamdan sonraya. Bu ifadenin hiç hoş durmadığının farkındayım ama Rabbimin bildiğini kullarından saklayamam. Haram ve günah biliyorum ama zaman zaman ölçüsünde ve ifrada vardırmadan kullanmaktan da haz duyuyorum ve nefis olarak da yorumlamıyorum. Sigarayı da alkolü de ben yönetirim, onlar beni değil. Bunlar çoook ama çoook derin konular, yorumlarda da söyleşilerde de hiçbir arkadaşımla bu hususlarda polemiğe girmem. Ne kimsenin gözüne sokarak namaz kılarım ve bilinir ne de kimsenin gözüne sokarak alkol kullanırım ve bilinir. Yani hayatın ve zamanın doğal akışı içerisinde o an namazımı kılacaksam izin ister kalkarım, sorana da yanıtlarım saklamam zira bu benim ibadetim ama afişe etmem, alkol de keza aynı. Elbet zorda kaldığım anlar olmuştur ama tartışmam, kaçtığım için değil, karşımdaki gözlüklerini çıkartmaz da ondan.
Dinimizde pek çok konuda olduğu gibi Cuma Namazının vacipliği ve hangi koşullar altında ifa edilmesinden kaçınılamayacağına dair belki de binin üzerinde eser ve makale okudum, sayıyı abartıyor olabilirim ama o kadar çok ki öyle geldi bana bir an, tamamına yakını da Diyanet yayını ve cd leri, Kocatepe’de çok nitelikli bir kitapçı vardır bilirsiniz sanırım. Hiçbir görüş birliği yok ve okumamın da anlamsızlığına kanaat edindim, çok güvenilir bir kaynak olmadıkça terk eyledim ilmihali, canlı ilmihalim Canım Hasan’ım müstesna elbette.
Yakın zamanda Kur’an bellemeye başladım, önce hocalar eşliğinde elbet, adam bir gulhü tonlamasını elli kere okutturdu bana hıyar herif, bunlar adamı inanın dinden çıkartır ya. Hasan’la belliyemiyorum zira dost ve iş ilişkisi nedeniyle birbirimize müeyyidemiz yok, insanlık hali olmuyor işte. Alfabeyi belledim önce kendi kendime, Allahım bir lisan bu kadar mı zarif olur, bu kadar mı asil ve latif olur, muhteşem ya, m u h t e ş e m. O uzatmalar o kısaltmalar, o üstünler, esreler, ötreler, sonda ortada başta oluşuna göre harf birleşmeleri, olağanüstü bir hazine Kur’an alfabesi, zaten zor olan ağızdan çıkış şekli yani bellemekte ve yazmakta sorun yok. Tam bir genel yetenek birikimi, IQ testlerinin en muhteşemi, harıl harıl çalışıyor kafanız, ağzınızla ses tellerinizle birlikte başlıyor dil bilim masterı, süpeeer ya süüüperrr, her an zindesiniz, düşünce sistematiğiniz nice alimlere taş çıkartıyor. Akın soft diye de güvenilir bir IT şirketi buldum aldım oradan bir set, cüzlerin okunuşunun standart ses grafiklerini vermiş, siz de okuyorsunuz sizin grafiğinizi ve aradaki farkı veriyor. Ben ilk okuduğumda benim grafik bir çıkıyor yer bulsa ekrandan çıkacak, anasının dininde, normal grafikten olabildiğince uzak, zamanla yaklaştılar ama, üst üste geldiğinde bellemiş oluyorum. Bir de indirdim 30 cüzün Türkçesini telefonuma Türkçe, her gece birisini dinliyorum, yaklaşık 45 dakika sürüyor, genelde uyuya kalıyorum ama o kadar harika ki. Yatarak dinlenmez vs geçiniz bunları lütfen, ne geliyorsa başımıza bu hurafelerden geliyor. Durduk yerde elbette yatılmaz ve öyle dinlenmez. Her neyse hakikaten derin konular bunlar ama ben tıkıyorum kulağımı, zira şeytanın vesvesesi bol.
Hülasa bizim haftada bir kutsal Cuma’mız var arkadaşlar, nolur ihmal etmeyin, gidiniz, gidiniz, gidiniz.
Yazmak istedim sadece, hepsi bu.
Cümleten hayırlı Cumalarınız olsun.
Saygılarımla,
Mehmet Çağatay Ünlütürk