Bir varmış bir yokmuş. Çok önceleri bir kral varmış. Bu kralın dünyalar güzeli, iyi huylu bir de karısı varmış. Bir gün kraliçe, krala bir çocuğu olacağını müjdelemiş. Kral bu habere çok hem de çok sevinmiş. Kral, o günü bayram ilan etmiş. Kırk gün kırk gece eğlenmişler. Ve zaman hızla geçiyor, doğum günü yaklaşıyormuş. Güneş ve ay birbirini kovalamış. Ve nihayet beklenen gün gelmiş.
Kral, kraliçeden daha heyecanlaymış. Bir aşağı bir yukarı gitmiş. O sırada bir kadın koşarak gelmiş. Müjde kralım bir oğlun oldu demiş. Kral sevinçten havalara uçmuş.
Ama sevinci çok sürmemiş. Çünkü başka bir kadın krala, matem haberini getirmiş. Üzüntülü bir şekilde;
— Kralım, kraliçe kraliçemiz öldü, gül yüzlü prensi doğururken demiş.
Kral bu haber karşısında, kırk gün yas ilan etmiş. Sarayda herkes karalar giyinmiş. Zaman rüzgârı hızla esiyormuş. Prens büyümüş, koşacak yaşa gelmiş. Annesizlik çok acıymış. Bunun için kral yeniden evlenmiş. Umut prensini sevgiyle büyütecek, bir annesi olsun istemiş.
Üvey anne, prensi çok seviyormuş. Ona annesizliğini unutturmak için, çok nazik davranıyormuş. Çocuk ilk önceleri alışamamış. Yeni annesine karşı çok hırçınmış. Ama yüreğinde sevgi rüzgârları esen, bu güzel insan Umut’un hırçın tavırlarına sabırla katlanmış.
Bir gün, Prense avlanmayı öğretmek için beraberce ava gitmişler. O sırada karşılarına bir kaplan çıkmış. Askerler korkudan kaçmışlar. Prensi yalnız bırakmışlar. Ama anne orada dimdik duruyor, prense kalkan oluyormuş. Kaplan tam üzerlerine atlayacakmış ki, anne, prensi tutup yere atlamış. Onun üzerine kapanarak korumuş. Kaplan bu sevgiyi görünce, çocuğu anneye bağışlamış. Kendi yavrularını hatırlayıp, oradan uzaklaşıvermiş.
Bu olaydan sonra prens, üvey annesini çok sevmiş. Çünkü canını feda edecek kadar, kendisini sevdiğini anlamış. Babasına da bu olayı anlatmış. Kral çocuğu yanına almış. Oturtmuş dizlerine ve ona;
—Bak sevgili umudum, demiş. Üvey anneler de insandır. Onların hepsi kötü insan olmaz. Yüreğinde sevgi güneşi doğan, bütün insanlar güzeldir. Yeter ki bizler, birbirimize anlayışlı olalım. Göreceksin o zaman hayat, ne kadar güzel ve yaşanmaya değerdir, diye sözlerini bitirmiş.
Prens umut bu sözlerden sonra annesinin yanına gitmiş. Topladığı bir demet kır çiçeğini, yüzünde güller açan annesine sunmuş. Seni çok seviyorum benim güzel annem, demiş. İnan önceleri çok korkmuştum. Üvey olduğun için beni sevemeyeceğini sanıyordum. Ama gördüm ki sevmesini bilen, sevilmeye değecek kadar iyiymiş. Bana bir masal anlatır mısın? Uykum geldi anneciğim. Senin şefkatli kollarında uyumak, yarınlara umutla bakmak istiyorum, demiş.
Anne, “sevgi güneşi” diye bir masalı anlatmaya başlamış. Güneşin sıcaklığına dayanacak, hiçbir buz surat yokmuş diye, devam etmiş masalını anlatmaya. Prens bu masalda kendisini bulmuş. Ve dalmış rüya âlemine.
Gökten üç elma düşmüş. Birisi sevenlere, diğeri sevilenlere, üçüncüsü de bu masalı okuyanlara olsun.
( Prens Ve Üvey Anne başlıklı yazı SeyitAhmetUzun tarafından 12.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu