Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, yaramaz bir çocuk varmış. Bu afacan hiç yerinde durmaz, sürekli kavga eder, gürültü yaparmış.
Zavallı kuşlara taş atarken, komşularının camlarını kırarmış. Annesi ne kadar nasihat etse de, bir kulağından girer, diğerinden çıkar çıkarmış.
Bu afacanın babası bir gün, kırmızı bir araba almış. Ailece çok sevinmişler. Baba çocuklarına seslenmiş;
“Haydi, çocuklar hazırlanın, Sizleri gezdireyim, “ demiş.
İki kardeş arkaya oturmuş. Anneleri de ön tarafa geçmiş. Sevinçle yola koyulmuşlar. Hafiften rüzgâr esiyor, ağaçlar yapraklarını döküyormuş. Her taraf sarı yaprakla dolmuş.
Yağmur ise yumuşak bir şekilde çiseliyormuş.
Bizim afacan yerinde duramıyormuş. Pencereyi açıp dışarıya bakıyor, bazen de kolunu uzatıp, yaprak yakalamaya çalışıyormuş.
Babası çok kızmış ona;
“Sakın bir daha öyle yapma! Yoksa kolun kırılır oğlum. Gezintimizi zehir etme olur mu?”
“Peki, babacığım” demiş, afacan. Kolunu çekmiş içeriye. Ama içi kıpır kıpır ediyormuş.
Bu seferde kız kardeşine dönüp, onunla kavgaya başlamış.
“Abi yapma arabadayız. Şimdi babamızın dikkati dağılırsa, kaza yaparız sonra,” demiş.
Afacanın bu söze de aklı yatmış, kardeşiyle didişmekten vazgeçmiş. Ama biraz sonra heyecanla, yan taraftaki arabaya bakmış. Onun içinde bir köpek görmüş
Rengi de çok güzelmiş. Dalmaçyalı gibi renkliymiş. Bu onun çok dikkatini çekmiş. Bunun üzerine afacan babasının sözünü unutup, sinsice pencereyi açmış. Kolunu dışarıya uzatmış, köpeğe “merhaba” demek için.
O sırada bir araba geliyormuş. Hem de çok hızlı bir şekilde geliyormuş. Köpek arabayı görmüş, öfkeli bir şekilde havlamaya başlamış. Arabadakiler de heyecanla bağırarak;
“Çek elini, çek içeriye çabuk ol! Arkadan araba geliyor” demişler.
Afacan fark etmiş etmesine amma, iş işten çoktan geçmiş o zaman. Acı bir feryat duyulmuş. “Ah kolum, kolum koptu!”
Baba aniden frene basmış. Heyecandan ne yaptığını bilmiyormuş. Yerler ıslak olduğu için de, araba sağa sola kaymaya başlamış. Baba arabayı kontrol edemiyormuş. Sonunda gide gide bir ağaca çarpmış.
Anne ile baba arabadan fırlamış. Çünkü emniyet kemerini takmamışlar. Çocuklar da arabaya sıkışmışlar. Afacan ağlamaya başlamış.
“Babacığım anneciğim ne olur ölmeyin!” Yağmur gibi gözyaşı dökülüyormuş. O sırada şefkatli bir el; “Oğlum kalk, kendine gel,” diye afacanı uyandırmaya çalışıyormuş.
Ayın gülümseyen yüzü, pencereden afacanı seyrediyormuş. Afacan annesinin sesiyle, korku dolu rüyadan ayılmış. Sevgiyle annesine sarılmış.
“Anneciğim anneciğim bir daha asla yaramazlık yapmayacağım söz veriyorum. Hele de arabalardan elimi hiç mi hiç dışarıya uzatmayacağım. Siz de ne olur anneciğim, siz de arabaya bindiğinizde unutmayın, emniyet kemerlerinizi takın. Yoksa hepimiz üzülürüz,” demiş.
Ayın gülümseyen yüzüne bakarak, tekrar uykuya dalmış. Tüm çocuklara da bu masalla, bir musibetin bin nasihatten daha iyi olduğunu öğretmiş. Siz siz olun çocuklar,- musibet gelmeden önce büyüklerin nasihatini dinleyin. Hadi iyi geceler sizlere.
Gökten üç elma düşmüş. Birisi dikkatli olanlara, birisi nasihate kulak verenlere üçüncüsü de bu masalı okuyanlara.

( Kırık Kol başlıklı yazı SeyitAhmetUzun tarafından 13.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu