İplik iplik,
yağan yağmurla
Daha gün ağarmamıştı
Yıldız,
düştü göz bebeğine
İçine işledi ışık,
diyordu sanki ona
Yol,
incecik ve aydınlık
bir kuşaktı
Yol,
kıvrım kıvrım
Yol,
Dağ ile denizin
buluştuğu noktada
Yol,
Sonsuzluğu muştulayan
Yolcu,
özlem doluydu
Her an yağacak
bir buluttu sanki yüreği
Bulut,
yükünü döküverse
Ah, şöyle bir
Damlaların
güneşle buluştuğu yerde
Gökkuşağı,
renklerini serperdi zamana
Gözlerini dört açtı yolcu,
yolun her bir gözüne
Günün içtiği
bütün renkler eşlik etti
Yolcunun
Yoldaki tüm levhalar
yola seferber oldu
Yolcu işaretleri
Yüreklice okudu
Renkli kalan yazılar
Gül serperken yoluna
Silik duran yazılar
Güneş,
yolu sıcaklığıyla sardı
Yolcu,
kan ter içinde
Yayla serinliğiyle
Gönlü ferahlayınca
Yolcu,
Göze alabildiği huzurla
Ömrünü yeşile yaydı
Yolcu,
soluklandı bir nefes
elinde bir tas ayran
Yolcu,
Yeşilin ruhuna
Ciğerleri dolunca
o tertemiz havayla
“Ben, yola düzüleyim
Sağlıcakla kal, yayla!”
nağmeleriyle
Yürekten inledi
Dağın ardını aşan
Yayla gönüllü o can
Bir köyle karşılaştı
Bağ bahçesi perişan
Manzarayı görenin
Yüreği parçalandı
Kimseler anlamadı
Canı yerinden kopan,
sağa sola bir baktı
Ne bir bahçıvan gördü
ne bir nehirin suyu
Yolcu itiraz etti
olamazdı kanayan…
Yeşili bulduktan sonra,
Kalır mıydı?
Yolundan vazgeçip de
O kalbin sızısıyla
yolun ışıltısı durdu
Yolcu işte oracıkta
Taş üstüne oturdu
Yolunun büyüsüne
sessizce kulak verdi
Şu ana dek
geldiği noktayı
Yıldız ona rehberdi
Bulut cana siperdi
Gökkuşağı bu yola
Güneş,
ısıttı içini
Yazısı yaptı seçimi
Yemyeşil yayla ömrü,
Gönlü,
O nazlı gülü…
Dağı aştı gücüyle
Özlemi deniziyle…
“Bunca yolu geçtiysem
Yollara renk serptiysem
Bağ bahçeyi sulayan
Çağlayan olacağım
Bir köye hayat veren
Bahçıvan kalacağım”
Sözleri
İçi aydınlanınca,
Taşın bir kenarında
Yeşil filizi buldu
Menzilin ışığıyla
Bahçe de umut doldu
İki damla göz yaşı
filize düşüverdi…
İşte o an,
Yolcunun yeşil gönlü
Bahçeye ümit serdi…
Bir anda tüm bahçeyi
Binbir çiçek kapladı
Renklerin can yumağı
İki damla yetmedi
yolun aydınlığına
Göz pınarları taştı
geldi nehre ulaştı
Nehir,
Çağlayanıyla birleşince yeniden
Köy,
Canlanıverdi hemen
O, bitmeyen neşeden…
Hayat,
Canı bulmuştu
Hayat penceresinden,
Gözü gönlü
Katmer katmer açılan
Yolcu,
yoluna baktı
Yol,
sanmayın ki ıraktı:
Anladı:
O ses içten,
Yolcu,
kendine geldi birden
Kalktı bir çırpıda
Yerinden…
Güç alarak
içindeki sesinden,
“Yeşilinden terinden
Levhasından nehrinden
Işığından renginden
Yağmurundan gizinden
Bahçesinden gülünden”
Yola düştü
Taze yolun hızıyla
her adım atışında
Denizi büyüyordu…
Mavi yeşile hasret
Yeşil maviyi diliyordu…
İki rengin arasında
Güneş kızıl gülüyordu…
Aydınlığın ardı sıra
Yol güle,
Gül yolcuya,
Sonsuzluğun sırrını
Yalnız ufuk,
Yürekten
Yolcu,
yolcu yolunda
yürüyordu…
Bir ses,
“Yolun, uğurlu ola!”
diyordu…