masumiyeti sesimizde eskittik
dinle hadi usanmadan...
"ömrümün geri kalanına"
sevdik
çok sevdik
öyle çok ki körkütük yalnızlığımız oldu
kırmızı yaralar açıldı yüreğimizde..
iç kanamalı bir sayrılıktı bu ihtilâl biliyorsun
kırgın yanlarımdan tut hadi adımı sayıkladığın günlerin hatırına
içime uzanan ne kadar sürgün varsa sana ait
uçurumlarıma yaslan istersen
yokluğundan yapılmış bir çocuk bakıyor yüzüme
işte bu yüzden diyorum ki;
uykularımda faili meçhul bir kabus olarak kalacaksın..
kimsenin bilmediği anlamadığı kınadığı bir aşktı bizimkisi
kime sorsam içimden geçen çıkmaz sokak..
sana benzeyen bir şehir buldum şimdi
bakma çocuk olduğuma sensizde büyür(d)üm !
içime saplardım senli şiirleri
her şairin bir katili var nasıl olsa
şiir yazanın önünden geçilmez fetvaları verir
niyet ederdim otuzüç kere senin rızan için ölmeye
en fazla bir mevsim ağlar(mış'lı geçmiş zaman)arkasından bu aşkın
üzgün-üm özleme ayarladığımız saatler adına..
yokluğumuzu rehin aldık biliyorsun!
ömrümden nefes çalarak
ne kadar yaşarsın.. yaşarım.. yaşarız..
kaç barikat yıktım hatırlıyor musun.?
kaç ölüm var içimde
nerden bilirdim ki yüreğimden düşüp yalnızlığımı kanatacağını
paris tren rayına taş koyacağını
taş bağlayıp aşkımıza
içimize ren atacağını..
ertelenmiş zamanları resmederken gözlerin
bir sözünle (lebbeyk) ateşe versem de bu şehri
sen yine de (bana) git sevgili.!
son yalnızı biz olalım bu kentin...