Tam zamanıydı. Yeri de uygundu. Sevaba girmemesi için hiçbir neden yoktu. Her ne kadar kendisi ile ikilem içinde olsa da sevaba girmeliydi. Sevaba girecekti.

Önündeki insan kalabalığına gıpta ile baktı. İnsanların sevaba girmeleri için canla başla çalışıyorlardı. Bir araya gelmişler herhangi bir karşılık beklemeden didinip duruyorlardı. Hem kendileri sevaba giriyorlar, hem de başkalarının sevaba girmelerini sağlıyorlardı. Bu fırsat kaçmazdı. Sevaba girmenin yeri ve zamanıydı. Kaçırılacak fırsat değildi.

Her yaştan kadınlar-kızlar, erkekler. İnsanları sevaba çekebilmek için özenle seçilmiş insanlar oldukları ilk bakışta anlaşılıyordu. Bütün görevliler insanın sevaba girme duygusuna hitap ediyor, sevaba girmeye sevk ediyordu. Hiç çekinmeden karar verdi. Sevaba girecekti.

Önünde sergilenen yiyecekler kadar onları servis yapan insanlarla da ilgilendi. Böyle bir kermes düzenleyerek insanların sevaba girmelerine katkıda bulunan bütün bu insanları kutladı içtenlikte. Hele yiyeceklerin görünüşleri, albenileri, insanın ağzının suyunu akıtırken sevaba girmek için geç kalınmaması gerektiğini de insanlara hatırlatıyordu. Daha fazla dayanamadı ve sevaba girdi.

Bütün yiyecekleri seviyordu. Ayrım yapması, birilerini seçmesi mümkün değildi. Kendine en yakın olanlardan seçti. Obur bir kişinin yiyebileceğinden daha fazlasını aldı. Daha çok sevaba girecekti böylelikle. Hemen kendine gösterilen yere geçti. Ve sevaba girmeye besmele çekmeyi bile unutarak başladı. Sevaba girdikçe mutlu oluyor, mutlu oldukça daha çok sevaba girmek istiyordu.

Töre gereği kaymaklı baklava yiyerek sevaba girmeyi tamamladı. Üzerine onların ikram edecekleri çayı içmeye bile yer kalmamıştı. İlgileri için teşekkür etti.

Tebessüm eden bakışlara tebessüm eden bakışlarla karşılık vererek ayrıldı.

Yürümek ve spor yaparak sağlıklı kalmalıydı. Yürüyecek, vücudundaki zararlı yağlara zarar vererek dışarı çıkmalarını sağlayacaktı. Yürüdü. Çok yürümeden başka tebessüm eden bakışlarla karşılaştı. Kendini sevaba girmeye davet ediyorlardı. Davete icabet etmek gerekirdi. Hem işin içinde bir de sevaba girmek varken daveti ret etmek kabalıktı. Ama burada fazla sevaba girecek durumda değildi. Her şeye rağmen tatlıya hayır diyemedi. Buranın sevabı da tatlıdan olsun düşüncesiyle gülümseyen gözlere gülümseyen gözlerle karşılık verdi ve bir porsiyon tatlılık sevaba girdi. Daha çok girmek istiyordu, ama midesi kendine durmadan muhalefet ediyordu. İsteyen oydu, muhalefet eden de oydu. Midesine kızdığını kimseye belli etmemeye çalıştı.

Gülümseyen gözlerle gülümseyen gözlere karşılık vererek ayrıldı. Ama buradaki itibarı önceki kadar değildi. Tabi olmazdı. Burada da önceki kadar sevaba girseydi, buradaki itibarı da yüksek olurdu. Belki onlardan daha çok itibar ederlerdi. Ama önemli olan onların itibar etmeleri değil kendinin sevaba girmesiydi. İnsanların kendi hakkında ne düşündükleri hiç de önemli değildi.

Kararlılıkla sağlık için spora kaldığı yerden devam etti. Her zaman devam edecek ve sağlıklı kalmak için hiç aksatmayacaktı.
Ama gülümseyen gözler onu bir türlü rahat bırakmıyorlardı. Adeta her sokak başına kurulmuş bir çadırda birçok gülümseyen göz birden gözlerini içinde beliriyordu. Gülümseyen bakışlarla karşılık vermemek kabalık olurdu. O ise hiçbir zaman kaba olmamıştı. Bundan sonra da kaba olmayı kendine yakıştıramazdı. Gülümseyen gözlerle baktı ve çağrıya karşılık verdi. Burada da sevaba girecekti.

Buradaki tatlıyı çok beğendi. Hepsi kendi elleriyle evde yapmışlardı. Gecenin geç saatlerine kadar uykusuz kalarak insanların sevaba girmelerine katkıda bulunmuşlar, göz nuru döküp, yüreklerinden sevgi katarak hazırlamışlardı. Daha önceki tatlılara göre daha iyiydi. Ama…

Sağlık için spora kalktı. Devam etmeliydi. Edecekti de. Başlamak yarı yarıya bitirmekti. Sağlık için spora başlamıştı bile.

En son sevaba girdiği yerden kalkmak istemedi. Buradaki tatlı daha da güzeldi. Gülümseyen bakışlar daha da içtendi. Hem biraz spora ara vermesi gerekiyordu.

Biraz rahatsızlaştığını hissetti. Kaç sevaba girme merkezinde sevaba girdiğini düşündü. Hesabını yapamadı. Durumunun gittikçe kötüleştiğini hissetti. Şimdi insanların kendisi hakkında ne düşüneceklerini düşündü. Kimse onun sevaba girmek için bütün bu sıkıntılara girdiğini bilemeyecekti, belki onlara bunu anlatacak zamanı bile olmayacaktı. Ama olsun, o bütün bunları sevaba girmek için yapmıştı. Sevaba girmek için başkasının karnını doyuracak kadar enayi olmadığına da seviniyordu.

Etrafındaki insanların kendi için koşuşturmaya başladığını hissetti. Keşke bütün bunlara sevaba girmek için katlandığını bilebilselerdi.

( Sevaba Girmek başlıklı yazı hasan--cosar tarafından 18.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu