—Seni seviyorum. dedi Esu, Kaptan’a
—Başka yorum yok. dedi Kaptan, Esu’ya.
Ve böyle başladı kalpteki bir büyük fırtına.
Ve böyle başladı bir büyük sevda!
Yürekteki ağaçlar salındı nazlı nazlı, yaprakları düştü hızlı hızlı, çiçekleri yitti tozlu tozlu, meyveleri düştü birden.
Âlem taş kesildi, tek nefeste yok kesildi, bir içimde hiç oldu, bir bitimde fit oldu bir anda!
Yerdeki ve gökteki her şey herkes silindi bir kalemde.
Tertemiz bir sayfa açıldı bu aşkta!
Gönlün saf olması cilalanması lazım tecelli etmesi için aşkın.
Sevgilinin yerleşmesi için kalp tahtının tertemiz olması lazım, saltanatı için aşkın, var olması için, sonsuza değin yürümesi için.
Bir aşk başladı kalpten kalbe.
Ruhtan ruha bir aşk başladı, bir ateş.
Sardı cihanı, yaktı âlemi.
Aşkta geriye kalan hani?
Aşkta geriye düşen nerede?
Sürçmek farz ise bu yolda sürçen ayak nerede?
—Aşka inanmak lazımmış. öyle dedi Esu!
—Böyle gördüm, böyle yaşadım, böyle bilirim. dedi tek kalemde! Sustu sonra.
Kaptan:
—İspat isterim. dedi sessizce,
—Garanti… Bugün olduğuna dair, olacağına dair bundan sonra.
Esu sessizliğini bozdu yine:
—İspata hacet yok. Lüzum yok delile, gözlerim yeter değil mi? Sözlerim ispat değil mi? Sana uzanan ellerim kanıt değil mi? Sana gelen ayaklarım nedir?
Aşkı buram buram yaşayan tenim ispat değil mi?
Gözümde çıkan hasret ateşi delil sayılmaz mı?
Yazdıklarım kanıt değil mi?
Esu sustu yine. Gözleri dolmuştu, içi ağrıyordu derinden, ta diplerden gelen bir sancı vuruyordu yaralı yüreğine. Yaralı güvercinlere benziyordu. Yaralı, kanayan…
— Seni seviyorum, inan bana, dedi Esu çok zor duyulur bir sesle.
— İnan bana, bu yeter de artar bile!
—Kanıtın ne? dedi Kaptan asık ve taviz vermez bir tavırla!
Esu bu sert ve haşin tutum yüzünden sendelendi bir an,
—İspata gerek yok inanca gerek var tatlım benim! dedi uysalca.
—Aşka inanmak lazım, inanmanı istiyorum kanmanı… Seni seviyorumun kanıtı sana inanıyorumun ta kendisi değilse nafiledir. diye devam etti Esu bilgece. Kaptan düşünmeye başladı. Esu’nun dünyalar güzeli gözlerine baktı, harikalar ötesi sözlerine daldı, anlamaya çalıştı sevgilinin sözlerini.
İdrak etmeye çalıştı, manasını kavramaya zorladı kendisini.
—Aşk kayıtsız şartsız inanmaktır. dedi çok sonra Kaptan,
—Artık biliyorum bende. Ve inanıyorum beni sevdiğine ve inanıyorum seni sevdiğime. Bir kutsal dava gibi hem de. Gel bu davayı nefsimizde samimice yaşayalım. diye davette bulundu Esu’ya.
Esu ağlıyordu, nehir ummana kavuşmuştu.
Gül, bahçesine.
Esu gönlünün Kaptanına…
Kaptan kollarını açtı Esu’ya.
Sokuldu bir yaralı ceylan gibi kollarına Kaptan’ın. Sıcaklığını hissetti, sarmışlığını iliklerine değin, kokusunu çekti içine, kendini daha bir güvende hissetti, yalnızlığını defetti.
—Kendini onda yitirmektir. Bir olmaktır. Tek olmaktır. Kalp inanmanın evidir ispat beynin. diye devam ediyordu Kaptan sımsıkı bir şekilde, bırakmamacasına Esu’ya sarılırken.